Türkiye'nin Stratejistleri



TÜRKİYE'NİN STRATEJİSTLERİ

-------------------------------------------
1. Giriş

2. Strateji Nedir?

3. Stratejik Nedir?

4. Stratejist Nedir?

5. Komplo Teorisi Nedir?

6. Komplo Teorisyenliğinden Stratejistliğe Geçiş

7. Türkiye’nin Önde Gelen Stratejistleri

8. Stratejistler Ne Diyor?

9. Sonuç
-------------------------------------------
1. Giriş

Son zamanlarda “stratejist” kelimesini çok fazla duyar olduk. Stratejist olduğunu söyleyen kişilerin; kimilerine göre zihin açıcı, kimilerine göre kafa karıştırıcı iddialarını, her geçen gün daha çok dinliyor ve daha çok okuyoruz medyada ve internette. Toplumun bir kesimi tarafından ilgiyle ve merakla takip edilen stratejistler; halkın çoğunluğu tarafından görmezden geliniyor aslında. İster söylediklerine itibar edilsin, ister söyledikleri saçma bulunsun; stratejistlerin hayatımızdaki yeri her geçen gün daha da çok artıyor.

Türkiye’nin stratejistlerini anlatmaya başlamadan önce, konuya altlık teşkil etmesi için evvela “strateji”, “stratejik”, “stratejist” ve “komplo teorisi” kelimelerinin anlamlarına bakacağız. Zira, bu kavramların manasını tam olarak anlamadan, stratejistlerin neler yapmaya çalıştıklarını ve bizlere neler söylemek istediklerini gerçek manada idrak etmemiz mümkün olmaz. Sonrasında; Türkiye’de ismi en çok duyulan yirmi stratejiste yer vereceğiz. Bu kişilerin özgeçmişlerine ve eserlerine kısaca değineceğiz. Son olarak; stratejistler bizlere neler söylüyor, özetle anlatmaya çalışacağız.

2. Strateji Nedir?

Strateji kelimesinin, Türk Dil Kurumu Sözlüğündeki anlamı; “İzlem. Bir ulusun veya uluslar topluluğunun, barış ve savaşta benimsenen politikalara destek vermek amacıyla politik, ekonomik, psikolojik ve askerî güçleri bir arada kullanma bilimi ve sanatı, sevkülceyş.” şeklindedir. Strateji kelimesinin kökeni, Antik Yunanca’ya dayanmaktadır. Antik Yunanca’da “stratos” kelimesi, ordu; “ago” kelimesi, yönetme manasına gelmekte ve bunlardan oluşan “strategos” kelimesi, kumandan anlamına gelmektedir. Buradan türeyen strateji kelimesinin anlamı,  ordu yönetme sanatıdır.

Strateji kelimesinin kullanımı zaman içinde yaygınlaşmış, salt orduya ait bir kavram olmaktan çıkarak, her alanda kullanılan ve hayatın genelinde karşılık bulan bir kelime haline gelmiştir. Bu geniş kullanım alanı göz önünde bulundurularak, strateji kelimesi için daha genel bir tanımlama yapmak gerekmektedir. Strateji; önceden belirlenen bir amacı gerçekleştirmek üzere koyulan hedeflere ulaşmak için yapılan planlamaların tümü, başvurulan yolların tamamı ve uygulanan yöntemlerin bütünüdür. Strateji, gücü kullanma sanatıdır. Güç, az veya çok olabilir; farklı parametrelere sahip olabilir, kapsamı değişkenlik gösterebilir. Stratejinin başarıya ulaşmasında, uygulama iradesindeki kararlılık ve gerekli imkânların sağlanması çok önemlidir. Amacın gerçekleştirilebilmesi için; stratejinin çok iyi planlanması gerekir. Stratejinin uygulanması; zamana, zemine ve şartlara göre şekillenir.

3. Stratejik Nedir?

Stratejik kelimesinin, Türk Dil Kurumu Sözlüğündeki anlamı; “İzlemsel. Önemli.” şeklindedir. Stratejik; strateji ile alakalı olan, stratejiye konu olan ve strateji açısından önemli görülen her şeydir. Stratejik unsurların tam olarak tespit edilmesi, analizinin yapılması ve stratejiye en uygun şekilde eklenmesi, çıkarılması veya stratejinin bütününe yedirilmesi çok önemlidir. Bir şeyin stratejik olup olmadığı ya da ne kadar stratejik olduğu, stratejik düşünme ve stratejik bakış açısıyla anlaşılabilir. Amaca ulaşmayı sağlayan başarılı bir strateji, her anlamda stratejik düşünmeyi, stratejik davranmayı ve stratejik bir uygulamayı gerektirir.

4. Stratejist Nedir?

Stratejist kelimesinin, Türk Dil Kurumu Sözlüğündeki anlamı; “İzlemci.” şeklindedir. Stratejist; strateji üreten insandır, strateji uzmanı kişidir. Stratejistler, birbirleri ile alakalı ya da alakasız konular hakkında; neden – sonuç ilişkisi kurarak, sıradan fikirlerin dışında akıl yürüterek, olayları çok yönlü görebilen ve süreçleri değişik açılardan yorumlayabilen, çok farklı alanlarda bilgi sahibi olan kişilerdir.

İyi bir stratejistin sahip olması gereken özellikler şunlardır; multidisipliner çalışabilmek, farklı bakış açıları geliştirebilmek, büyük resmi görebilmek, sadeleştirme yapabilmek, parçaları birleştirebilmek. Elbette ki iyi bir stratejist, burada sayılan beş özellikten çok daha fazla niteliklere sahiptir. Ancak burada sayılan beş özellik, bir stratejistin olmazsa olmaz en temel özellikleridir.

Multidisipliner çalışabilmek; çok farklı alanlarda bilgi sahibi olmayı gerektirir. Birbirleri ile yakından alakalı ya da birbirleri ile hiç alakasız disiplinlerde bilgi birikimi olup, bazısında derinlemesine ilim sahibi, bazısında ise temel düzeyde malumatı vardır stratejistin.  Çağımızın hastalığı olan uzman körlüğüne yakalanmamış kişilerdir. İnsanlar, genellikle işin kolayına kaçarak, tek bir alanda uzlaşmayı seçerler. Birden fazla alanda uzmanlaşmak, çok büyük bir emek gerektirir. Değişik disiplinlerden bilgi sahibi olmak için sarf edilen çabayı çoğu insan gereksiz görür. Stratejist, çeşitli disiplinlerden sahip olduğu farklı bilgileri birbirleri ile harmanlayarak, daha önceden ortaya konulmamış sentezlere ulaşır.

Farklı bakış açıları geliştirebilmek; bir olayı, olabildiğince çok farklı bakış açısıyla ele almayı gerektirir. Herkesin baktığı bakış açısının dışına çıkarak, alternatif bakış açıları ile olayları değerlendirmek oldukça önemlidir. Farklı bakış açıları geliştirmek, keskin bir zekanın işidir ve ancak olaylara çok iyi odaklanmakla mümkün olabilir. Olaylara standart bakış açılarıyla yaklaşmak, herkesin yapabileceği bir şeydir; lakin hiç kimsenin fark etmediği bakış açılarını masaya koymak stratejistlerin işidir.

Büyük resmi görebilmek; ufak detaylara takılmadan, küçük ayrıntılara boğulmadan, olayın tamamını kavrayabilmeyi gerektirir. Bütünlüklü düşünmek ve işin esasına yoğunlaşmak çok önemlidir. Yaşananları bir bütün olarak inceleyerek, asıl amacın ne olduğuna kafa yorulmalıdır. Olayları tek tek ele almak yerine, bütünsel bir yaklaşımla hep bir arada değerlendirmek lazımdır. Bir resim, kendi içinde birçok küçük resimleri barındırır; küçük resimleri aşıp büyük resmi görememek, hakikatin gözden kaçırılmasına eden olur. Bir bütünü oluşturan nesnelerin her birinin, kendi başına bir anlamı vardır; lakin nesneler bir araya geldiklerinde, tek başlarına ifade ettiklerinden çok daha farklı bir anlam ifade eder. Hayata bakılan çerçevenin büyüklüğü, algılanan mananın derinliğini doğrudan etkileyecektir.

Sadeleştirme yapabilmek; karışık olguları, teferruatlı olayları, allak bullak olmuş nesneleri; kafa karışıklığına yol açmadan, zihinleri bulandırmadan kolayca anlaşılabilecek hale indirgemeyi gerektirir. Sadeleştirme sayesinde, kavranması mümkün olmayan olaylar açıklığa kavuşturulabilir, yanlış anlaşılmaya sebebiyet verebilecek durumlar ortadan kaldırılabilir. Sadeleştirme çok hassas bir iştir. Sadeleştirme yapılırken, neyin çıkarılıp, neyin bırakılacağına azami dikkat edilmelidir. Kararında yapılan bir sadeleştirme, içinden çıkılmaz gibi görünen olayların rahatlıkla aydınlatılmasını sağlarken; ayarı tutturulamamış bir sadeleştirme, anlamsız sonuçların çıkarılmasına yol açabilir.

Parçaları birleştirebilmek; büyük ya da küçük, az ya da çok alakalı olsun, birbirleri ile etkileşime girebilen tüm parçacıkların bir anlam bütünlüğü çerçevesinde bir araya getirilmesini gerektirir. Bütünü görebilmek için parçaları birleştirmek şarttır. Hiçbir parçayı gözden kaçırmamak ve her bir parçayı, diğer uygun bir parçayla eklemlemek, büyük bir ustalık ve yoğun bir emek gerektirir. Birleştirilecek parçaların sırasını ve bütün içindeki konumunu doğru tayin etmek çok mühimdir.

5. Komplo Teorisi Nedir?

Komplo teorisi kavramının, Türk Dil Kurumu Sözlüğündeki anlamı; “Bir kimse, kuruluş veya ülkeye karşı gizlice, zarar verici tuzak kurulduğu varsayımına dayanan düşüncelerin tümü.” şeklindedir. Komplo teorisi; bir şeyi, genel kabul görmüş mantık sınırları içerisinde, herkesin görebildiği kanıtlar çerçevesinde ve düz bir akıl yürütme ile açıklamak yerine; mantık sınırlarını zorlayan, insanların çoğunun göremediği delillere dayanarak, farklı bir bakış açısıyla, alternatif neden – sonuç ilişkileri kurarak, zihinleri alt – üst ederek açıklamaktır.

Komplo teorisi; herhangi bir şey hakkında insanların tamamına yakını aynı düşünceye sahipken, bir kısım insanın farklı bir fikir ortaya atmasıdır. Komple teorisi; insanların idrak eşiğinin en uç noktasında, çoğu zaman açık bir delile dayanmayan ve gerçekliğinin kanıtlanması oldukça zor iddiaları ortaya koymaktır. Komplo teorisi; bir konu ele alınırken, mevcut verilerle ispatlanması oldukça güç; ancak karmaşık ve birbirleri ile alakasızmış gibi görünen verilerin sentezlenmesi neticesinde konu ile alakalı çok farklı çıkarımlara gitmektir. Komplo teorileri, kamuoyundan saklandığı iddia edilen bilgileri, gizli ilimleri veya olayların arkasındaki görünmeyen güçleri kaynak olarak gösterebilir.

Komplo teorisyeni, komplo teorisi üreten kişidir. İnsanların çoğu, komplo teorilerine inanmadıklarından ve komplo teorilerini saçma bulduklarından; komplo teorisyenlerini deli saçması şeyleri dile getiren kişiler olarak görmekte. Toplumun neredeyse tamamı; komplo teorisyenlerini, akıl dışı ve mantıksız şeyler söylemekle suçlamakta. Halkın çok az bir kısmı, komplo teorisyenlerine itibar etmekte ve söylediklerine inanmakta. Bunun içindir ki; komplo teorisyenlerinin toplum nezdindeki algısı çok kötü ve toplumun çoğunluğu tarafından gereksiz kişiler olarak görülmekte.

6. Komplo Teorisyenliğinden Stratejistliğe Geçiş

Komplo teorisyenleri, geçmişten bugüne birçok şey söylediler. İnsanların geneli, komplo teorisyenlerinin söylediklerini abartılı buldu. Birçok kişi, komple teorisyenlerinin saçmalamaktan öte hiçbir şey yapmadıklarını düşündü. Komplo teorisyenlerinin söylediklerine kulak veren çok az insan oldu toplumun içinde. Ancak zaman geçtikçe, işin rengi değişmeye başladı. Komplo teorisyenlerinin söylediği bazı şeyler, son zamanlarda kısmen de olsa gerçekleşmeye başladı. Komplo teorisyenlerinin yıllar önce söylediği bazı şeylerin, günümüzde gerçekleşir gibi olması, komplo teorisyenlerine olan bakış açısını değiştirdi. Hayalcilikle suçlanan ve saçmalamakla itham olunan komplo teorisyenlerinin saygınlığı artmaya başladı. Ne söyledikleri daha çok merak edilir oldu ve kendilerini ifade etmeleri için komplo teorisyenlerine daha fazla fırsatlar verilmeye başlandı.

Komplo teorisyenlerinin söyledikleri, toplumun daha geniş kesimleri tarafından kabul görür hale geldikçe; komplo teorisyenlerinin, halkın nazarındaki itibarında bir yükselme oldu. Komplo teorisyenleri, sözü dinlenen, bilgisine başvurulan, fikri sorulan insanlar haline geldi. Geçmişte söyledikleri ile çoğu zaman alay konusu haline gelen komplo teorisyenleri, toplumun genelinin nazarında muteber kişiler olarak görülmeye başlanınca, kendilerine olan hitap şekli de değişmeye başladı. Komplo teorisyenleri, “Komplo teorisi üreten kişiler” yaftasından kurtularak; “Geleceğe dair çok farklı projeksiyonlar tutan kişiler”e yani “STRATEJİST”lere dönüştüler.

Komplo teorisyenliğinden stratejistliğe geçiş kolay olmadı tabi ki. İnsanların acımasız eleştirilerine aldırış etmeden, baskılara boyun eğmeden, yıldırma politikalarına yenilmeden, alaycı hakaretleri umursamadan; doğru bildiği yolda, hiçbir zaman tereddüde düşmeden yürümek ve hakikat olduğunu düşündüğü gerçekleri söylemek, büyük bir cesaret gerektiriyordu. İşte stratejistler, bunu başarmıştı. Stratejistlerin söyledikleri gerçekleştikçe, insanlar bu gerçekleşmelere her geçen gün daha fazla şahit oldukça, stratejistlerin önemi çok daha fazla anlaşılacak gibi.

7. Türkiye’nin Önde Gelen Stratejistleri

Ülkemizde, çok sayıda stratejist var. Türkiye’nin tüm stratejistlerine burada yer vermemiz mümkün değil. Biz, bu yazımızda; ön plana çıkan, ismi en çok duyulan yirmi stratejisti tanıtmaya çalışacağız.

Ertan ÖZYİĞİT



1962 senesinde Ankara’da doğdu. Anadolu Üniversitesi’nin Ekonomi bölümünden mezun oldu. Babası vefat ettikten sonra annesi ve kardeşleriyle hayat mücadelesi verirken, hem okudu hem de çalıştı. Bir arkadaşının vasıtası ile reklam sektörüne adım attı. İlk çalışmalarını Ankara’da yapmaya başladı, ardından da İstanbul’a geldi. Burada yapmış olduğu reklamlar ile adını duyurmaya başlayan Ertan Özyiğit, Türkiye’de ”marka cambazı” olarak tanınan şirkete sahiptir. 2008 yılında ise gazeteye röportaj vererek kurumsal ve bireysel koçluk yaptığını açıklamıştır. Kurmuş olduğu WBR İstanbul Reklam Ajansı ise büyük başarılarından biridir.

Eserleri; Big Mac / Rumeli Türkleri’nin Kayıp Tarihi, Musul / Vilayet Konseyi – Bir Ayrılığın Hikayesi, Batı Trakya Türk Cumhuriyeti / 100. Yıl Anısına, Gel Tarihe Geçelim – 3 Kitap Takım, Misak-ı Milli Coğrafyası.

Hamza YARDIMCIOĞLU



1977 yılında İstanbul’da doğdu. Anadolu Üniversitesinde iktisat eğitimi aldı. Yerli ve yabancı birçok medya kuruluşunda editör, metin yazarı, yapımcı ve sunucu olarak görev aldı. Hazırladığı ve yapımına katkıda bulunduğu belgeseller ve televizyon programları Discovery Channel, National Geographic, Al Jazeera, Tvnet, Cine5, Es Tv, Tv5, TRT gibi birçok Televizyon kanalında izleyiciye ulaştı. “Uzay Zaman Show” isimli tek kişilik sahne gösterisiyle, Türkiye’de bilim kurguyu ilk kez tiyatro sahnesine taşıdı. Yardımcıoğlu aynı zamanda bir yamaç paraşütü pilotu ve müzisyendir. Blues/Rock müzik alanında vokalist ve gitarist olarak eserleri bulunmaktadır. Tv yapımcılığına ve yazarlığa devam etmektedir.

Eserleri; Kutsal Klon, Sıfır Noktası, Evrenin Resimli Tarihi, Nuh’un Küresi, Köleler ve Efendiler, Kök. Çevirileri; Sonuncu Dünya Düzeni (Ultimate World Order), İsa Yazmaları (Jesus Papers), Nefes Almayı Bilmek (Breath Into Being), Masters and Slaves (Köleler ve Efendiler)

Abdullah ÇİTÇİ



1967 yılında Ankara’da dünyaya geldi. Ankara Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümünden mezun oldu. 1987 – 1996 yılları arasında TÜBİTAK’ta çalıştı. TÜBİTAK’tan ayrıldıktan sonra birçok sivil toplum kuruluşunda ve çeşitli şirketlerde danışmanlık yaptı. Abdullah ÇİFTÇİ, Türkiye’de interneti ilk kullanan kişiler arasında yer almaktadır. İnternetin kullanımı üzerine tüm Türkiye’yi gezerek konferanslar vermiştir. Medya ve Bilgi Teknolojileri Strateji Derneği’nin ve Arap Ülkeleri ve Türk Cumhuriyetleri Gayrimenkul Yatırımcıları Derneği’nin başkanlık görevini yürütmektedir.

Abdurrahman DİLİPAK



1949 yılında Osmaniye’nin Düziçi ilçesinde doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Filolojisi bölümüne girdi. Burada 2 sene okumasının ardından İstanbul Ticari İlimler Akademisi Gazetecilik Halkla İlişkiler Yüksek Okulundan 1980 yılında mezun oldu. 1969 yılında, D.S.İ. 6. Bölge Müdürlüğünde Arazi Elektirifikasyonu Kontrolörü olarak çalışma hayatına başladı, 1971 yılında judo antrenörü oldu. Kendisi gazete ve dergi çıkardığı gibi, birçok gazete ve derginin çıkarılmasında da aktif rol aldı ve bunların yönetiminde görev yaptı. Çeşitli kanallarda televizyon programları hazırladı.

Eserleri; Bir Başka Açıdan Dua, Bir Başka Açıdan Kemalizm, Cumhuriyet'in Şeref Kitabı, İnönü Dönemi, Menderes Dönemi, Yağmalanan Ülke Türkiye, Vahdet Ama Nasıl?, Bir Başka Açıdan Çanakkale: Çanakkale Geçildi, Coğrafi Keşiflerin İç Yüzü, Ortak Payda: yeşil-kırmızı, kırmızı-yeşil denemeler, Teokrasi Sekülerizm Bizantinizm Laisizm, Cumhuriyete Giden Yol, Neden Şeriata Karşılar?

Mehmet Ali BULUT



1954’te Gaziantep’in İslâhiye ilçesinde doğdu. 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. Aynı Fakülte’nin Tarih Bölümünde doktora tezi hazırlamaya başladı. 1979 yılında Tercüman Gazetesi’ne girdi. 1991 yılında Haber koordinatörü olarak Ortadoğu Gazetesi’ne geçti. 1993 yılında haber editörü olarak İhlas Haber Ajansı’na girdi. Bir grup arkadaşıyla birlikte Veri Haber Ajansı’nı kurdu. 1999 yılında BRT Televizyonuna girdi. 2001 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın danışmanlığına getirildi. Bugün Gazetesi’nde Yurt Haberler müdürü olarak çalıştı.

Eserleri; Elfabe – El ve Yüz Çizgilerinin Anlamı, Can Boğazdan Çıkar, Ahirette 45 Gün – Yaşanmış Gerçeküstü Bir Hadise, Fardipli SinHa, Dervis ve Sinha, Ruhun Deşifresi, Gizemli Sorular, Asya’nın Ayak Sesleri – Doğu Medeniyetinin Yeniden Yükselişi, Ey Rabbim Dualarımı Kabul Eyle, İsrail Nereye Koşuyor, Ahkamsız Hükümler, Bir Ömürlük Sabır.

Serhat Ahmet TAN



1956 yılında Balıkesir’in Bandırma ilçesinde dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Bandırma’da tamamladı. Uludağ Üniversitesi İşletme Bölümünden mezun oldu. 1985 yılından bugüne değin araştırma faaliyetlerine devam etmektedir. Gazete ve dergilerde yazılar yazmakta, televizyon programlarına katılarak bilgilerini aktarmaya gayret göstermektedir.

Eserleri; Kozmik Miras, Esmaların Gizemi, Zülkarneyn (Zamanın Sahibi), Plasebo, 2023 – Fırsat mı? Tuzak mı?, Esmalarla Yaşıyorum – Ya Fettah, Müştak Baba İstanbul Başkent, Allah’ın İpine Sımsıkı Sarılın, Zaman Yolcusu Hızır, Kayıp Besmele, Hergmerc – İsrail İmparatorluğu Kuruluyor mu?, Kozmik Satranç, Dev Dağı – Yuşa Tepesi’nin Büyük Sırrı 2012, Yeni Bir Şans, Kutsal Kaos, Olağanüstü Hikayeler, Kayıp Kitap 397, Galaktik Konsey, İsrail’in Planları.

Ramazan KURTOĞLU



1956 yılında Antalya’nın Serik ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Antalya’da tamamladı. Atatürk Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde lisans eğitimini tamamladı. İstanbul Üniversitesi, The University of British Colombia, Vancouver-Kanada, University of California, San Diego, University of Pennsylvania, Irvine-ABD’de master ve doktora eğitimi gördü. Koç Holding, Bilfar Holding, Kurtkaya Holding, Esman Şirketler Topluluğu’nda 1983 – 2009 yılları arasında müdür, genel müdür muavini, genel müdür ve icra kurulu üyesi olarak görev yaptı. Aydın Üniversitesi’nde Uluslararası Ticaret Bölüm Başkanlığı yaptı.

Eserleri; Biyo-Politik Savaşlar, Nörofinans Küresel Para Savaşları ve Davranış Ekonomisi, Tanrı İmparatorluğu ve Türkiye, Küresel Para Oyunları ve Psiko-Siber Savaş, Din ve Küresel Ekonomi-Politik, Türkiye Ekonomisi, Tapınak Şövalyeleri ve Nöro-Mesih, Hollywood Sineması ve Bilinçaltı Operasyonları, Küresel Ekonomik Kriz ve Yeni Dünya Düzeni, Nörofinans, Evanjelizm – Tanrıyı Kıyamet Zorlamak, Hollywood İşi, Küresel Düzenin Şifreleri, Para Oyunu & Psiko Siber Savaş, Türkiye Ekonomisi (1838 – 2010) Mali Bağımlılık Büyüme Krizler ve Siyasi Sonuçları, Küresel Hegemonya Savaşları & İklim Su ve Gıda, Din ve Küresel Ekonomi - Polit–k, Evanjelizm – Hollywood ve Kabala’nın 13. Havarisi & Dünya İmparatorluğu ve Türkiye, Küresel Para Savaşları ve Davranış Ekonomisi Nörofinans, Türkler ve Mesihusa, Bayrak Türklerin Ya Ekonomisi.

Haluk ÖZDİL



1957 yılında Ankara’da dünyaya geldi. Genç yaşta başladığı memuriyet yaşamı ile birlikte, çeşitli kamu kurumlarının dergilerine düzenli olarak yazılar yazmaya başladı. 1982 yılında AFSAD’da başladığı fotoğraf uğraşısı kendisine yurtiçi ve yurtdışında çeşitli ödüller getirdiği gibi AFSAD yönetim kurulunda iki yıl boyunca görev yaptı. “Arayış” isimli fotoğrafı Devlet Resim Heykel Müzesi’nin arşivlerinde yerini aldı. Özdil, memuriyet hayatını bırakarak İstanbul’a yerleşti. Bu tarihten sonra ulusal basında çeşitli gazete ve dergilerde görev yaptı. 2000 yılından itibaren sektörel bazda dergiler çıkartan bir grubun yayın yönetmeliğini yaptı.

Eserleri; Örümceğin Ayak İzi, Reis’in Altı Saati, KOD 5, Seçilmişler, Şarkısını Söylüyordu Deniz, Kod Adı Pegasus, Isparta Uçağındaki Sır, On Dokuz, Dijital Tapınak.

Erol MÜTERCİMLER



1954 yılında Kars'ta doğdu. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü'nden ve Deniz Harp Okulundan mezun oldu. Deniz Kuvvetleri Deniz Astsubay okulunda 16 yıl fizik öğretmenliği yaptı. Binbaşı olduktan sonra ordudan ayrıldı. İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde çok kültürlülük üzerine doktora çalışmasını tamamladı. Beşiktaş Deniz Müzesi (İstanbul Deniz Müzesi) müdürlüğü yaptıktan sonra Avustralya'ya gitti. Türkiye’ye döndükten sonra çeşitli gazete ve dergilerde köşe yazarlığı yapmaya başladı. Çeşitli üniversitelerde öğretim görevlisi olarak dersler verdi. 2007 yılında Suna isimli sinema filminde rol aldı.

Eserleri; Destanlaşan Gemiler, Millî Mücadelenin Kahraman Gemisi Alemdar, Bilinmeyen Yönleriyle Kıbrıs Barış Harekâtı, Kurtuluş Savaşı'na Denizden Gelen Destek - Sovyet Yardımları, Gasp Edilen Gemi Sultan Osman, 21. Yüzyılın Başında Türkiye - Türk Cumhuriyetleri İlişkiler Modeli, 21. Yüzyılın Eşiğinde Türkiye-Japonya İlişkisi, Ertuğrul Faciası, 21. Yüzyıl ve Türkiye - "Yüksek Strateji", İmparatorluğun Çöküşüne Denizden Bakış, Kadınlar, Gemiler, Otomobiller, Düşler ve Entrikalar, Gelibolu 1915, Komplo Teorileri, Satılık Ada: Kıbrıs, Bu Vatan Böyle Kurtuldu (Onlar Bizim İçin Öldüler), Fikrimizin Rehberi Gazi Mustafa Kemal, Komplo Teorileri & Aynanın Ardında Kalan Gerçekler, Akıl Oyunu / Komplo Teorileri 2, Stratejik Düşünme & Geleceği Yönetmek ve Kazanmak İçin, Aynadaki Tarih & Komplolar, Suikastler, Provakasyonlar, İsyanlar

Erhan ALTUNAY



İstanbul’da dünyaya geldi. Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliğinden mezun oldu. Üniversitede; fraktaller, kuantum fiziği ve zaman üzerine çalıştı. Marmara Üniversitesi’nde İnsan Kaynakları Yönetimi yüksek lisansı yaptı. Çeşitli kanallarda radyo ve televizyon programları yaptı.

Eserleri; Roma Bilgeliği, Masalcı, Kadim Cadılık Öğretisi, Paganizm 1, Gizemlerle Dolu Salgınlar Tarihi, Mezopotamya ve Mısır Paganizmi, İstanbul’un Pagan Çağı, Kelt ve Germen Paganizmi, İstanbul’un Latin Çağı, Paganizm – 2, Paganizm – 1: Kadim Bilgeliğe Giriş

Erkan TRÜKTEN



1980 yılında Bulgaristan, Kırcaali’de doğdu. Bulgaristan’ın, Türkleri asimile etme politikasına tepki olarak tüm mal varlığını Bulgaristan’da bırakarak ailesiyle birlikte 1989 yılında Türkiye’ye göç etti. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümünden 2003 yılında mezun oldu. Sofya Üniversitesi’nde felsefe yüksek lisansı yaptı.

Eserleri; Deccal Derin Devleti, Modern Sığlık Metafizik Derinlik.

Ali Selman DEMİRBAĞ



1981 yılında Kütahya’da dünyaya geldi. İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nde bio-medikal cihazlar üzerine eğitim gördü. Uzun yıllar bio-medikal cihaz teknikeri olarak İzmir’de çalıştı.

Eserleri; Beyin Kontrolü – Beynimdeki Yabancı, Esma-ül Hüsna ve Ayetlerle Büyü ve Nazarlardan Korunma, Zihin Kontrol Operasyonları, Beynimdeki Yabancı, Yapay Depremler ve Haarp Projesi.

Kaan SARIAYDIN



1970 tarihinde Ankara’da doğdu. Almanya’da Johann Wolfgang Goethe-University Frankfurt Main Germany İşletme bölümünde okudu. 2001 yılında Lehman Brothers International Limited’te çalışmaya başladı. İlerleyen yıllarda Avrupa ve İngiltere menkul kıymetleri için piyasa yapıcısı olarak 4 yıl görev yaptı. 2006 yılında MSPS Yetkili Yöneticisi oldu. 2007 yılında GPS Yetkili Yöneticisi, Avrupa ülkeleri ve ABD için portföy traderı olarak çalıştı. Daha sonra TARKUS adındaki kendi şirketini kurarak ekonomi çalışmalarına devam etti. Metasofi felsefesini oluşturdu.

Eserleri; Metasophie – 2023 İnsanın ve Yeni Dünyanın Sırları.

Murat AKAN



1969 yılında Gümüşhane, Kelkit’te doğdu. 1995 yılında Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesinden mezun olduktan sonra 2008 yılında Okan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Bölümünü bitirerek yüksek lisansını tamamladı. Üniversitede yıllarında başladığı gazetecilik mesleği boyunca, birçok yazılı ve görsel yayın organlarında muhabir, redaktör ve haber müdürü olarak çeşitli görevlerde bulundu. Çeşitli özel ve kamu kuruluşlarında yaklaşık 13 yıl basın danışmanlığı yaptı.

Eserleri: Laiklik Siyaseti, Üst Akıl, Kozmik Karargah, Nato’nun İslam’la Savaşı, Kıyamet Planı.

Mehmet Ali ÖNEL



1967 senesinde Artvin’in Yusufeli ilçesinde doğdu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü‘nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi’nde yüksek lisans yaptı ve bir süre burada öğretim görevlisi olarak çalıştı. 1990 yılında TRT’ye girdi. 1997 yılında New York Televizyon Festivali Yılın En Başarılı Televizyon Gazeteciliği Yarışması’nda ilk beş finalist arasına girme başarısını gösterdi. 2001 yılında Kanal 7‘de “Deşifre” adlı haber programını hazırlayıp sunmaya başladı. 2002 yılında ekibiyle birlikte Star Tv‘ye transfer oldu ve 2009 yılında da Atv‘ye geçti. 2011 yılında a Haber‘e geçti.

Hüseyin ÇİLOĞLU



Eserleri; Çivisi Çıkmış Dünya İmparatorluktan Yaratıcı Yıkıma.

İsmail TOKALAK



1953 yılında Samsun’un Bafra ilçesinde doğdu. İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi’ni 1979 yılında, Londra Üniversitesi (S.O.A.S) Ekonomi Bölümü’nü 1998 yılında bitirdi. İstanbul’da Üniversiteyi bitirdikten sonra 1979'da Londra'ya gitti. 1982 yılında Türkiye'ye dönüp askerliğini yaptı. Bir süre otel turizm sektöründen çalışıp otel işlettikten sonra 1988'de evlenip Londra'ya gitti. İngiltere'ye Türkiye'den çorap ithal etmeye başladı. Bir süre sonra Bayrampaşa'da yalnız ihracata dönük bir çorap fabrikası kurdu. 50 yaşına kadar Londra'da amatör kümede futbol oynadı.

Eserleri; Bizans-Osmanlı Sentezi, Dünyayı Yönetenler ve Sistemleri, Dünyada Gıda ve İlaç Terörü, Küreselleşme Kıskancında Türk Tarımı, İslam Ülkeleri Neden Geri Kaldı?, Paranın İmparatorları, Dünyada Gıda Terörü, Dünyada İlaç ve Kimya Terörü, Futbol Dünyasında Soygun ve Sömürü, Kurumlarıyla ve Oyunlarıyla Küresel Sömürü, Kapitalizmin Soygun Düzeni, Korku İmparatorluğu, Ahilik, Bektaşilik ve Mevleviliğin Kökenleri, Geri Kalmışlık ve Terör, Üst Akıl Denen Acımasız Düzenin Analizi.

İsmail Hakkı AYDIN



1954 yılında Trabzon’da doğdu. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdi. Beyin Cerrahisi alanında asistanlığa başladı. Asistanlık ile birlikte İstanbul Üniversitesi Nöroşirurji Kürsüsünde ihtisasına devam etti. Zürich’te Mikro Nöroşirurji Merkezinde Öğretim Üyesi olarak görev yaptı. 1984 yılında ülkeye döndü ve Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirurji Ana Bilim Dalı Başkanlığına getirildi. Kazandığı bazı ödüller; 1990 yılında TÜBİTAK Ödülü, 1991 A.B.D Congress of Neurological Surgeons'un Internatıonal Fellow'u ve F.C.N.S. unvanı, 1991 Türk Nöroşirurji Araştırma Ödülü, Amerika Strok Konseyi tarafından Uluslararası Bilim Adamı ve F.I.C.A payesi verildi, Nöroşirurji Sürekli Tıp eğitimi Kredi ödülü, Kristal Küre ödülü. Aynı zamanda musiki, karikatür, felsefe ve hat ile ilgilenen Aydın, 4 dil bilmektedir.

Eserleri; Aforizmalar – 1, Aforizmalar – 2, Aforizmalar – 3, Aforizmalar – 4, Aforizmalar – 5, İnsan 3.0 Yeni İnsan – Arketip, Beyin Sizsiniz 4.0 – Kuantik Çağ, Beynin Şifresi, Ah Bu Doktorlar!, Beyin Fırtınası, Bir Beyin Cerrahının Anıları, Yapay Zeka, Rubaiyyat – ı Bircis, Güfteden Besteye, Rabbim Beni Doktorlardan Koru, Ah Bu Hastalar!, Ah Bu İnsanlar!, İnsanlığın Geleceği – Beyin Sizsiniz 3, Beyin Tanrısal Bir Parçacık, Ya Hayy!, Öfke Kontrolü ve Motivasyon.

Hakan Yılmaz ÇEBİ



1968 yılında Zonguldak’ta doğdu. 1993 yılında Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Halk Bilimi Bölümünden mezun oldu. Üniversite tahsilinin henüz başında girdiği ulusal basın yayın kuruluşlarında özel haberci, haber müdürü, yardımcı yönetmen, köşe yazarı gibi çeşitli vasıflarla çalıştı. Genç Şair Ödülü, Üniversitelerarası Kompozisyon Ödülü, Türk- İslam dünyasının birliğine ve kardeşliğine yaptığı hizmetlerden dolayı da stratejik kurumlar tarafından çeşitli ödüller aldı.

Eserleri; Kızıl Elma Şuuru, 21. Yüzyıl Savaşları ve Hedefteki Türkiye, Tek Dünya İmparatorluğu, Türkiye'de Petrol Kime Saklanıyor?, Metafizik İstihbarat (Cinler Şeytanlar Ruhlar Medyumlar), İsrail'in Şifresi, Kara Divan, 23. Kategori / Uygarlıkların Sonu, Atatürk Mason muydu?, Devlet İçin Devlete Rağmen, Amerika’nın Derin Devleti, Yeraltının Saklı Hazinesi: Defineler, 3. Dünya Savaşı, Gizlenen Talmud Yasaları, İsrail'in A Planı, Para - Petrol ve Son Perde, Kutsal Tabut, İşaret- Masonluğun Gizli Dili, Tapınak Kanunları, Kurtlar Konseyinde Çalınan Vatan Filistin, İsrail’in Esrarı, Dünyanın Gizli Tarihi, Yakaza Adamları, Cennete Açılan Kapı Ayasofya, İlluminati’nin Şifresi, İçindeki Meleği Dinle.

Said ERCAN



1981 yılında Giresun’da doğdu. 2004 yılında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Muğla başta olmak üzere Türkiye’nin çeşitli illerinde memurluk yaptı. 2005 yılında Otuzuncu Harf edebiyat ve düşünce dergisini çıkardı, 2007 yılında Zemheri Edebiyat e-dergisini yayımladı.  2008 yılında kamudan istifa etti. 2009 yılında interaktif web sözlükleri üzerine çalışmalar yaptı. 2010 yılında Türkiye’nin ilk sosyal medya radyo programını hazırlayıp sundu. 2011 yılında Türkiye’nin ilk sosyal medya haber bloglarından biri olan sosyalmedyahaber.com’u kurdu. 2012 yılında Uluslararası Sosyal Medya Derneği USMED kurucu yönetim kurulu başkanı oldu. Halen Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesinde akademik kariyerine devam etmektedir.

Eserleri; Dijitalizm, Youtuber Buğra İle Fenomen Ela’nın Maceraları.

Banu AVAR



1955 yılında Eskişehir'de doğdu. London City University'de yüksek lisans yaptı. BBC televizyonu belgesel kurslarına katıldı. Birçok gazetede muhabirlik yaptı ve yazılar yazdı. TRT Londra muhabirliği yaptı. Çeşitli televizyon kanallarında haber programları yaptı ve belgeseller hazırladı. 2005 yılında Türk Yazarlar Birliği’nin “Yılın Televizyon Programcısı” ödülünü almıştır.

Eserleri; Sınırlar Arasında, Avrasyalı Olmak, Hangi Avrupa, Böl ve Yut, Hangi Dünya Düzeni, Zemberek, Hangi Dünya Düzeni, Kaçın Demokrasi Geliyor, Gün O Gündür

Kürşad BERKKAN



1981 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. İş Dünyası Gazetesi’nde haber editörü olarak mesleki hayatına adım attı. “Stainless Steel” isimli dergi de uzun yıllar haber müdürü olarak görev yaptı. Pakistan’da İslam Hukuku üzerine eğitim gördü. Pakistan'da aynı zamanda Suudi Arabistan'ın tanınmış havas hocalarından olan Ebu El Kasımi'den Havvas eğitimi aldı. Türkiye'ye döndükten sonra "Radyo Hareket" isimli radyonun genel yayın yönetmenliği görevini yürüttü. Halen gazete, radyo ve televizyonlarda programlar hazırlamaktadır.

Eserleri; O’nun Sırrı, İlluminati & Karanlığın ve Aydınlığın Savaşı, Gizli Örgütler ve Tarikatlar, Masonlar & Tehlikeli Gerçekleri Deşifre, Haarp – Deccal’in İlahlık Silahı, Armageddon Komplosu, Ufo Dosyası, Küresel Para İmparatorluğu Rothschild Ailesi, İstihbarat Savaşları, İngiliz Derin Devleti Gizli Teşkilat, Hitler ve Siyonizm, Evanjelizm, Tapınak Şövalyeleri, Corana ve Virüs Savaşları, Rothschild Hanedanı, Zaharin, Hedef 500 Milyon, Masonların Gizli Tarihi, Biyolojik Terör Chemtrails, Deşifre & Tehlikeli Gerçekleriyle Masonlar, Tüm Sırlarıyla Masonlar, Alamut’un Efendisi Hasan Sabbah ve Haşhaşiler, Yeni Dünya Düzeni & Küresel Elitlerin Gizli Planı, Dünyayı Yöneten Gizli Cemiyetler, Şifa Kaynağı Sırlı Dualar, Gizemli Efendiler & Gizli Örgütler Tarikatlar Mezhepler, Başkan Öcalan & PKK İle Mücadeleden Müzakereye, Zihin Kontrol Operasyonları.

Ömer Faruk İSPİR



Eserleri; Fatih Sultan Mehmet ve Vampir Drakula, Deccal’in Askerleri, Abdulhamit’in Akıl Oyunları, Mevlana Celaleddin-i Rumi, Sırlı Çeri Teşkilatı ve İstanbul’un Fethi, Şahların Savaşı, Balık Tapınağının Azizleri Hankah.

Ve…

Aytunç ALTUNDAL



1945 yılında İstanbul’da doğdu. Gerçek adı: Osman Aytun Altındal. 1969-71 seneleri arası Gurnsey Writer’s School’da, 1977 senesinden itibaren ise Fransa Sorbon Üniversitesi Fransızca Eğitim bölümünde tahsil gördü. 1977’de Havass Yayınlarını, 1980 yılında ise Süreç Yayınlarını kurdu ve Süreç dergisini çıkardı. 1983’de İsviçre’de Modus Vivendi Kültür Merkezi’ni kurarak 10 yıl yönetti. 1989 yılında Rusya’da Kültür Danışmanlığı görevini yaptı. 1992’de İngiltere Edinburg’taki Internatıonal Academy For European And Chrıstıan Studıes akademisinde Project Academıc Board (Akademik Proje İdari Heyeti) üyeliğine seçildi. 1993’te Internatıonal Socıety For The Study Of European Ideas (Uluslararası Avrupa Düşünce Çalışmaları Topluluğu) Bilimsel Kuruluna üye oldu. Aynı yıl Avusturya’nın Graz şehrindeki Karl – Franz Üniversitesi tarafından düzenlenen European Secular Legacy (Avrupa’nın Laik Vasiyeti) adlı uluslararası konferansta Oturum ve Bölüm Başkanlığına seçildi. 1995’te merkezi New York’ta bulunan Carnagıe Councıl On Ethıcs And Internatıonal Affaırs örgütüne davet edilen ilk ve tek Türk Konuşmacı oldu. Aynı sene, New York’ta Birleşmiş Milletler bağlantılı Global Forum Of Spırıtual And Parlıamentary Leaders On Human Survıal (İnsan Yaşamından Sorumlu Ruhani ve Siyasi Liderler Global Forumu’nda) Internatıonal Advısor Commıttee yani Uluslararası Danışman üyesi oldu. Ünlü Fizikçi Isaac Newton’un bugüne kadar hiç bilinmeyen bir kitabını yayınladı. 18 Kasım 2013'te İstanbul'da vefat etti. Aytunç Altındal'ın, Polonyum 213 zehirlemesi yoluyla öldürüldüğü iddia edilmektedir; ancak ölümünün ardından bu yana net bir araştırma yapılmamıştır.

Eserleri; Marksist Yaklaşımla Türkiye'de Kadın, Kutsal Kitabın Yorumu Sir Isaac Newton (Çeviri), Bir Türk Casusunun Mektupları, Türkiye'de ve Dünyada Casuslar, Gül ve Haç Kardeşliği: Avrupa Birliği'nin Gizli Masonik Kimliği, Tanrı Neden Fikir Değiştirdi?, Üç İsa, Devlet ve Kimlik, Türkiye ve Ortodokslar, Bilinmeyen Hitler, Türk İmparatorluğu'nun Yıkılışına Dair Kehanetler Kitabı, Lâiklik, Niçin Eşit İşe Eşit Ücret Değil?, Siyasal Kültür ve Yöntem, Türkiye ve Kadın, Dünün Belgeleri Yarının Tarihi, Vatikan ve Tapınak Şövalyeleri, Yoksul Tanrı Tyanalı Apollonius, Vatikan ve Papa'nın Gizli Türkiye Senaryosu, Observations Prophecies of Daniel and Apocalypse of St. John (Isaac Newton'un Kehanetler Kitabı tercümesi), Kültür Savaşları Serisi.

Yukarıda sıraladığımız tüm stratejistler şuan hayattadır. Aytunç Altındal, ölmüş olmasına rağmen, onu da burada zikretmemizin sebebi; Aytunç Altındal’ın Türkiye’de komplo teorisyenliğinin öncü ismi olmasından dolayıdır.

8. Stratejistler Ne Diyor?

Stratejistler, çok şey diyor… Hepsini burada anlatmak mümkün değil. Burada, öne çıkan bazı konu başlıkları ele alınarak, kısaca açıklaması yapılacaktır.

Kendilerini tanrılaştıran bir grup insan, tüm dünyayı yönetmeye çalışıyor

Stratejistler diyor ki; Dünyada yaşayan bir grup insan, kendilerini yeryüzünün tanrısı olarak görüyor. Bunları; elit aileler olarak adlandıran, Küresel güçlerin efendileri olarak isimlendiren, Üst akıl olarak tanımlayan veya Şeytani akıl olarak vasıflandıran stratejistler var. Stratejistlerin tarifleri birbirleri ile tam olarak uyuşmasa da aslında hepsi ortak bir kanaate sahip; “Yeryüzünde tanrıcılık oynamaya çalışan bir kısım insanın varlığı”.

Parayı ve bilgiyi ellerinde bulunduruyorlar. Bu bir avuç insan; tüm dünyanın siyasal, ekonomik, sosyolojik, sanatsal, teknolojik velhasıl aklınıza gelen her alanına yön vermeye çalışıyor. Sadece birkaç yüz ya da birkaç bin insan, sekiz milyar insanı yönetmek istiyor. Bunun için türlü planlar, projeler üretiyor; akıl almaz yöntemlere başvuruyor. Parayı ve bilgiyi birleştirerek, her şeye hükmetme sevdasındalar. Zaten kendileri, bankacılık ve finans sektörünü avuçlarının içerisinde tutuyor. Dünyada parayı üreten ve parayı yöneten insanlar bunlar. Parayı kullanarak, bilgiyi üretme ve bilgiyi yönetme ayrıcalığını da kazanıyorlar. Paranın ve bilginin birleşmesiyle ortaya çıkan muhteşem güç ile herkesi kendilerine köle yapmak; tüm insanlığı köleleştirmek peşindeler. Günümüzden binlerce yıl önce Firavun, nasıl ki halkına “Ben, sizin tanrınızım” diye haykırdıysa; bugün için de bu bir avuç insan, sekiz milyar insana tanrılık taslamaya kalkıyor.

Dünyada tanrı rolünü oynamaya çalışan bu kişiler, son derece acımasızlar ve hiçbir şekilde merhamet duyguları yok. İçlerinden bazıları bilerek, kimileri de bilmeyerek şeytana tapıyorlar ve şeytandan doğrudan ya da dolaylı olarak emirler alıyorlar. Sürekli kötülük planlıyorlar ve boyuna kötülük icra etmeye çalışıyorlar. Tüm insanlığı yok edene kadar da durmayacaklar…

İklim değişikliğine insanların neden olduğu yalanı ile herkesi kandırıyorlar

Stratejistler diyor ki; İklim değişikliği veya küresel ısınma söylemi, son yıllarca sıkça dile getirilir oldu. Artık herkesin ağzında; mevsimlerdeki kaymalar, sıcaklıklardaki anormal değişimler, yağmur, kar, rüzgar ve benzeri meteorolojik olaylardaki ani artış ve azalışlar gibi konular var.

Herkes tarafından gözlemlenen bu doğa olaylarındaki dengesizlikler, iklim değişikliğine; iklim değişikliği de insanların tabiata verdiği zarara bağlanıyor. İklim değişikliğinin sebebi; insanların doğayı kirletmesi ve aşırı nüfus artışı olarak gösteriliyor. Oysaki iklim değişikliğinin gerçek sebebi; dünyanın çağlar boyunca geçirmiş olduğu döngüsel evreler. Dünya, geçmişte belli zaman aralıkları ile, ki bu zaman aralıkları binlerce yıla denk gelmekte, iklim değişikliklerine sahne olmuş. Bunu tetikleyen birçok doğa olayları gerçekleşmiş. Dünyanın eksen eğikliğinin değişmesi, iklim değişikliğinin en önemli sebeplerinden birisi. Şu an dünyanın eksen eğikliği, 23 derece 27 dakikadır. Bu açının 1 derece artması, dünyanın doğal dengesini büyük ölçüde etkileyecektir. Bu durumda; güneşin dünyaya gönderdiği ışınların açısı değişecek ve yeryüzünde coğrafi olarak yaşanan mevsimler farklılaşacak, dünyada ısı artışı olacaktır. Bunun sonucunda kutup buzulları eriyebilir, verimli topraklar çölleşebilir, seller ve fırtınalar gibi doğal afetler de artışlar olabilir. Araştırmalar göstermektedir ki; dünyanın eksen eğikliği sabit olarak durmamakta; sürekli değişmekte. Ama bu değişim o kadar yavaş ki, iklim üzerindeki etkisini görmek için yüzlerce yıl geçmesi gerek. Şu anda dünya, bu döngülerden birinin eşiğinde. Döngüye bağlı olarak, insanlar iklim değişimlerine şahit olmakta ve korkuya kapılmakta.

Dünyanın, geçmişten bugüne geçirdiği bu döngüleri keşfeden kötü niyetli bir avuç güç sahibi insan, olayları saptırarak iklim değişikliğinin sebebini yeryüzünde yaşayan insanlar olarak göstermekte. Bir yönüyle aslında haklılar. İnsanoğlu, yeryüzünü kirletiyor ve teknolojinin ilerlemesiyle birlikte, doğaya verdiği zarar her geçen gün daha da artıyor. Ama insanoğlunun tabiata verdiği zarar, iklim değişikliğini doğuracak kadar büyük olamaz. İklimleri değiştirmek için çok daha büyük etkenlere ihtiyaç var. Lakin dünyaya ayar vermek isteyen, sekiz milyar insanı yönetmeyi kafaya koymuş üst akıl ya da şeytani akıl, gerçekleri saptırarak insanları istediği şekilde yönlendirmeye çalışıyor. İklim değişikliği bahane edilerek; insanlara birçok şey dayatılmakta, insanların hak ve özgürlükleri kısıtlanmakta, insanca yaşamanın önüne geçilmekte, hatta nüfusun azaltılması gerektiğine dahi insanlar inandırılmakta. İnsanların, normal şartlarda kabullenmesi beklenmeyecek dayatmalar, iklim değişikliği bahanesiyle insanlara kabul ettirilmekte, insanın yaradılışına aykırı uygulamalar, insanlar üzerinde uygulanabilmektedir.

Her şeyi dijitalleştirerek, insanları kontrol altına almayı hedefliyorlar

Stratejistler diyor ki; Her şey hızla dijitalleşiyor. İnternet, hayatımızı tamamen kuşattı. İnsan oturduğu yerden, internet üzerinden dijital ortamda her işini halledebiliyor. Devlet dairelerine, bankalara ve benzeri yerlere gitmeye gerek kalmadı artık. Tüm işlemler bilgisayardan veya cep telefonundan gerçekleştirilebiliyor. Alışverişler, çarşıya pazara gitmeden yapılabiliyor. Domatesi, ayakkabıyı, kitabı, gözlüğü, ıspanağı velhasıl aklınıza gelebilecek her şeyi internetten satın alabiliyorsunuz. Çünkü para dijitalleştirildi. İnternet alışverişlerinde kağıt para değil dijital para kullanılıyor.

Bakkaldan, manavdan, pazardan alışveriş yaparken hala kullandığımız kağıt para tamamen kaldırılırsa ne olur peki? İnsanların tüm parası, bankalardaki dijital rakamlardan ibaret olsun. Kimsenin cebinde kağıt ya da demir para bulunmasın. Aslında kulağa hoş geliyor. Cebimizde ağırlık yapan paralardan kurtulmuş oluruz. Ancak aslında özgürlüğümüzü de kaybetmiş oluruz; lakin farkında olmayız. Gücü elinde bulunduran kötü niyetli insanlar tarafından dijital paramıza bloke konulduğunda aç kalırız. Bankada milyonlarca paramız olsa dahi alışverişte kullanamayacağımız için açlıktan ölebiliriz. Kendi görüşlerine uymadığımız, insanlık dışı emirlerine itaat etmediğimiz için bizi cezalandırmak isteyen bu kötü niyetli kişiler, devlet gücünü herhangi bir şekilde ellerine geçirdiklerinde, tüm insanlığı kontrol altında tutmak için dijitalleşmenin imkanlarını kullanacaklardır. Devlet gücü ya da bankacılık ve finans kurumları, kötü niyetli kişi veya grupların eline geçtiğinde; dijitalleşen paranın sağladığı imkanlar sayesinde, insanlar baskı altına alınacak ve her an kontrol altında tutulacaklardır.

İnsan hak ve özgürlüklerinin sınırlandırılması, baskıcı otoritelere karşı başkaldırılmanın engellenmesi ve insanların köleleştirilmesi için dijitalleşme her yönüyle yaygınlaştırılmakta ve nesnelerin interneti uygulamasıyla, canlı ve cansız tüm varlıklar birbirlerine bağlanmaya çalışılmaktadır.

Şirket sosyalizmini kurarak, insanların ellerindeki tüm malvarlıklarını almak istiyorlar

Stratejistler diyor ki; İnsanlar, uzun bir süre kapitalizm – komünizm çatışmasıyla uyutuldu. Siyasal, sosyal, ekonomik ve benzeri alanlarda birbirine düşman iki kutuplu bir dünya oluşturuldu. Birbirine zıt sistemler olarak gösterilen kapitalizmi de komünizmi de aslında aynı zihniyet tasarlamıştı. Kapitalizm – komünizm gerginliği dünyayı yıllarca meşgul etti. Geçmişte Türkiye’de de sağ – sol çatışmalarında milletin canı çok fena yandı. Kapitalizm ve komünizm, nihayet ömrünü tamamladı. Şimdi bunların yerine yeni bir ekonomik sistem tasarlanmalıydı.

Kapitalizmde mülkiyet, kişilere aitti; komünizmde ise mülkiyet, devletin tekelindeydi. Yeni getirilen ekonomik modelde ise mülkiyet, şirketlere ait olacak. Kişiler, hiçbir şeyin sahibi olamayacak, her şey şirketlerin malı olacak. İnsanlar, her şeyi şirketlerden kiralayacaklar. İnsanların, tüm mal ve hizmetlere erişim imkanı olacak, ihtiyacı olan her şey insanlara sunulacak; ama kiralık olarak. Bir şeye sahip olmaktansa, o şeyi kiralamanın daha avantajlı olacağı duygusu insanlara benimsetilecek. İnsanlar, yapılan propaganda neticesinde; mal – mülk sahibi olmayı saçma ve gereksiz olarak görecekler. Kiralamanın ise en akıllı ve mantıklı çözüm yolu olduğunu düşünmeye başlayacaklar. Zamanla mülkiyetsiz bir toplum oluşturulacak. Kendisine ait hiçbir malı mülkü olmayan insanlar, devasa uluslararası şirketlerin elinde oyuncak olacaklar. Mülkiyetsizleşen insanlar, zamanla şirketlerin kölesi haline gelecekler.

Her şeyin sahibi olan şirketlerin mülkiyeti ise bir avuç insana ait olacak. İnsanlara hükmetmek ve tüm dünyayı yönetmek için şirket sosyalizmini kurgulayan ve herkese dayatan üst akıl ya da şeytani akıl, insan – devlet – şirket üçgeni arasındaki mülkiyet ilişkisini yeniden düzenleyerek, geleceğin dünyasına şekil verme konusunda oldukça kararlı görünüyor.

İnsana gerek duyulmayan bir dünya oluşturmak istiyorlar

Stratejistler diyor ki; Sanayi devrimi ile birlikte makineleşme başladı. İnsan iş gücünün yerini, makineler almaya başladı. Otomasyon, her geçen gün çok daha fazla yaşantımızın içine girdi. Sadece insan işgücüne dayalı olarak yapılan işlerin verimi düşüktü. Makineleşme ile birlikte üretim arttı, hizmet kalitesi yükseldi. Ancak makineleşme arttıkça, insan emeğine duyulan ihtiyaç azalmaya başladı. Bu durumda; işsizliğin artması beklenirdi. Ancak öyle olmadı. İşsizlik sorunu, insanlığın varlığını tehdit eder boyuta gelmedi. Çünkü otomasyon ne kadar artarsa artsın, insan emeği muhakkak işin içerisine giriyordu. Makineleri, insanlar kullanıyordu. Ama makinelerin yerini robotlar almaya başlayınca işler değişmeye başladı. Çünkü makineleri insanlar kullanıyordu; ama robotları birilerinin kullanmasına gerek yoktu. Robotlar, yapacakları iş için programlanıyorlardı ve artık kendi başlarına çalışabiliyorlardı. Robot bir kere programlandıktan sonra insana gereksinim duymadan mal ve hizmet üretebiliyordu. Robotlaşma, işsizliğin artmasına sebep olmuştu; lakin insanı tamamen devreden çıkarmamıştı. Çünkü robotları üreten, programlayan, sevk ve idaresini yapan, tamir ve bakımını yapan hala insanlardı. Oysaki gelinen üçüncü aşamada, yani işin içine yapay zekanın dahil olmasıyla birlikte her şey değişmeye başladı. Robotlara yapay zekanın entegre edilmesiyle birlikte, insan unsuru tamamen devreden çıkarılmış oluyordu. Yapay zeka ile donatılmış robotlar, kendi kendilerini üretebiliyor, kendilerini programlayabiliyor, kendilerini sevk ve idare edebiliyor, kendilerinin tamir ve bakımını yapabiliyor. Robotlar, dünyanın ihtiyacı olan tüm mal ve hizmetleri, insana ihtiyaç duymadan üretebilecek artık. Şu an için yapay zekanın gelişimi tam olarak bu seviyede olmasa da; yakın bir gelecekte tam yetkinliğe ulaşacağı tahmin edilmekte.

İnsanlar, hem üretici hem de tüketici konumundadır. İnsanlar, önce mal ve hizmetleri üretirler, sonra da bu mal ve hizmetleri tüketirler. Oysaki yapay zeka ile donatılmış robotların, insanların ki gibi bir üretim ve tüketim döngüleri yoktur. Yapay zeka ile donatılmış robot, insanların üretim gücünün kat be kat üzerince mal ve hizmet üretecek; ancak insanlara göre çok ama çok az bir tüketimde bulunacak. Üstelik yapay zeka ile donatılmış robotların üretim ve tüketim döngüsünde insanlara hiç yer yok. İnsanın, varlığını sürdürebilmesi için tüketimde bulunması gerekir; ama üretimde bulunamıyorsa ve bunun karşılığında para kazanamıyorsa tüketim yapamayacağı için, yarının dünyasında insana yer yoktur. Peki, yapay zekayı kurgulayan insanlar bunu bilmiyorlar mı? Tabi ki biliyorlar. Bunun için onların tasarladığı geleceğin dünyasında, insanlar var olmaya devam edecek; ama şu an ki kadar bir insan kalabalığına gerek yok. Şu an dünyada yaklaşık 8 milyar insan yaşıyor. Yapay zekanın var olduğu bir dünyada 500 milyon insan yeterli. Yapay zeka ile donatılmış robotlar, neredeyse tüm mal ve hizmetleri üretecek; 500 milyon insan da bu mal ve hizmetleri tüketecek. İnsanlar, çok ama çok az çalışarak; çok daha keyifli ve çok daha rahat bir hayat yaşayacaklar.

Gelecekte 500 milyon insanı böylesine güzel bir hayat beklerken; kalan 7,5 milyar insan ne olacak peki? Fazlalık durumuna düşen bu 7,5 milyar insanın bir şekilde ortadan kaldırılması lazım ki, kalan 500 milyon insan hayatın tadını çıkarabilsin. Şimdi bütün planlar bunun üzerine yapılıyor. Yani dünyayı bu gereksiz 7,5 milyar insandan nasıl temizleriz? Üst akıl ya da başka bir tabirle şeytani akıl, dünyanın nüfusunu azaltmak için bir sürü planlar kurmakta, akla hayale gelmeyecek kötülükler yapmanın peşinde koşmakta.

9. Sonuç

Geçmişin komplo teorisyenleri, günümüzde stratejistlere dönüştü. Geçmişte komplo teorisyenlerinin söyledikleri, toplumun geneli tarafından saçmalık olarak nitelendirilirken; günümüzde stratejistlerin söyledikleri, toplumun bir kısmı tarafından son derece mantıklı çıkarımlar olarak nitelendirilmekte. Stratejistlerin ortaya koyduğu şeyler gerçekleştikçe, gelecekte toplumun daha geniş kesimleri tarafından kabul göreceklerdir.

Stratejistler, tek düze düşünme biçimlerini kırmak için; olaylara farklı yönlerden bakmayı; hadiselere alternatif açıklamalar getirmeyi; görünenin dışında görünmeyen bazı unsurların var olma ihtimalinin olduğunu; alışılagelen şeylerin dışına çıkarak sıradışı bakış açıları geliştirmeyi; her şeyi sorgulamak gerektiğini; akla mantığa uygunmuş gibi görünen şeylerden bile yeri geldiğinde şüphe duyulması lazım geldiğini ve benzeri yaklaşımları insanlara anlatmaya çalışıyorlar. Stratejistlerin yaptığı analizler sayesinde; ufkumuz genişledi, düşünce dünyamız zenginleşti ve bilgi dağarcığımız çeşitlendi.

Stratejistlerin söylediklerine inanmak veya inanmamak, herkesin kendi bileceği bir iş. Stratejistler doğru da söylüyor olabilir, yanlış da söylüyor olabilir. Stratejistlerin yaptığı analizleri dinlemek, insanlara hiçbir şey kaybettirmez. Lakin stratejistlerin söylediklerinin çok küçük bir kısmı dahi doğru ise; bunlar için alınacak tedbirler sayesinde insanlık için çok büyük kazanımlar elde edilebilir. Stratejistlerin, hadiselere getirdiği yorumlar ve gelecek için yaptığı tahminler hakkında; kesinkes doğrudur veya kesinkes yanlıştır demek mümkün değil. Yapılması gereken şey; hayata dair ortaya konulan tüm analizleri, stratejistlerin yaptığı yorumlar da dahil olmak üzere, orijinalliğini bozmadan ve önyargıya kapılmadan tamamını ele alıp, derinlemesine inceleyerek, özveriyle değerlendirip, en doğru sonuca ulaşmaya çalışmaktır.