Fikir Üretenler ve Fikir Pazarlayanlar



Türkçe adıyla düşünce kuruluşları, İngilizce adıyla think – thank’ler, ilk olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde ortaya çıkmıştır. Düşünce kuruluşlarının tarihi gelişimi, zaman içinde geçirdikleri değişim ve geldikleri son nokta itibari ile hali hazır durumları; en iyi şekli ile Amerika’da görülebilir.


Şu anda Dünya’nın en iyi düşünce kuruluşlarına ev sahipliği yapan Amerika’daki düşünce kuruluşlarının, hemen bir günde düşünce kuruluşu olduğunu düşünmemek gerekir. Bugün için düşünce kuruluşu dendiğinde akıllara gelen şey, düşünce kuruluşlarının kendi içinde yaşadıkları bir değişimin ve gelişimin neticesinde gelinen son noktadır. Tabi ki, düşünce kuruluşlarının değişimini ve gelişimini yüzde yüz olarak tamamladığı söylenemez. Ana hatları ile standart bir tanım getirilmiş olmakla beraber, düşünce kuruluşlarının mükemmelleşme yolunda ilerlemeye devam edecekleri ve kendilerini daha iyiye ve güzele ulaştırmak için yol alacakları muhakkaktır.

















DÜŞÜNCE KURULUŞLARI

Sayıca en çok düşünce kuruluşu Amerika’da görülmekle beraber, en az Amerika’dakiler kadar iyi düşünce kuruluşlarını diğer başka ülkelerde de görmek mümkündür. Ülkelerin gelişmişlik düzeyleriyle orantılı olarak, sahip oldukları düşünce kuruluşlarının nitelikleri ve nicelikleri de artış göstermektedir. Başta bazı Avrupa ülkeleri olmak üzere, dünyanın ekonomik ve sosyal gelişmişliği ile ön plana çıkan ülkelerinde önemli düşünce kuruluşlarına rastlamak mümkündür. Buna karşın siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel, velhasıl hayatın birçok yönüyle gelişimini tamamlayamamış ülkelerin düşünce üretmesi, bilgiyi önemsemesi ve aklı kullanma becerisine değer vermesi söz konusu olamayacağından, bu tip ülkelerde düşünce kuruluşlarının yaşam alanı bulması mümkün olmadığından, geri kalmış ülkeler olarak nitelenen bu gibi yerlerde düşünce kuruluşlarının lafı bile geçmemektedir.

Dünya’nın süper gücü olarak kabul edilen Amerika Birleşik Devletleri’nin nitelik ve nicelik bakımından, en çok düşünce kuruluşuna sahip ülke olması bir tesadüf olmasa gerek. Amerika’nın gücü ve büyüklüğü, bir yönüyle bu düşünce kuruluşlarına dayanıyor denebilir. Amerika’yı süper güç olma yolunda taktik ve stratejik olarak besleyen, ilerlemesini sağlayan en önemli unsurlardan birisi olarak görülen düşünce kuruluşları, Amerika’nın fikirsel gelişimini ve dinamizmini sağlamakta çok önemli bir role sahiptir. Amerika’nın, dünya liderliğini devam ettirmek; siyasal, kültürel, ekonomik, teknolojik, askeri ve benzeri her alandaki üstünlüğünü sürdürebilmek için, düşünce kuruluşlarının fikir üretimine önemli ölçüde ihtiyacı vardır. Bunun içindir ki; bu kuruluşlara çok büyük ehemmiyet vermekte ve bu kuruluşların çalışmalarını elinden geldiğince desteklemektedir.

DÜŞÜNMEK VE FİKİR ÜRETMEK

Düşünmek ve fikir üretmek çok boyutlu ve çok katılımlı bir süreçtir. Düşünmek ve fikir üretmek, tüm insanlığın içine dahil olduğu bir süreçtir ve sonuçları tüm insanlığı ilgilendirir. Bu nedenle; esas olan herkesin düşünmesi ve fikir üretebilmesidir. İşin esası bu olmakla beraber, pratikte durum böyle olmamaktadır. Düşünmek ve fikir üretmek için sistemli çalışmak ve özveride bulunup, çok çaba sarf etmek gerekir. Bununla beraber, düşünsel ortamın temini için uygun bir zemin oluşturmak ve her türlü teşviki, desteği ve motivasyonu sağlamak lazımdır. Düşünsel aktivitede bulunacak, fikir üretimi yapacak insanların, maddi ve manevi tüm imkanlarla donatılması ve bu insanlara tatminkar güvencelerin verilmesi çok önemlidir. İşte düşünce kuruluşlarının önemi, özellikle burada ortaya çıkmaktadır. Fikir üretmek üzere kurulmuş olan ve tek faaliyeti bu iş olan düşünce kuruluşları, fikir üretmek için en ideal şartları oluşturmak ve fikir üretim işleyişinin devamlılığını sağlamak için çok önemli bir işlevi yerine getirmektedirler.

Düşünce kuruluşları, yeni fikirler geliştirmek suretiyle fikir hacmini genişletmekte ve fikri derinliği arttırarak, değişimi ve gelişimi sürekli kılmaktadırlar. Mevcut bilginin işlenmesi ve bunu müteakip yeni bilgi üretilmesi, düşüncenin kesintisiz olarak aktif halde tutulması ve bu sayede fikir hayatının canlılığının devam ettirilmesi büyük önem arz etmektedir. Düşünmek, insan için yemek yemek ve su içmek gibi elzemdir. Beden sağlığı için beslenmek ne kadar önemliyse, beyin sağlığı için de düşünmek o kadar önemlidir. Özellikle de bilgiye ulaşmanın çok kolaylaştığı günümüzde, iletişim teknolojilerinin devreye girmesiyle, bilgi akışının inanılmaz seviyelere geldiği göz önünde bulundurulursa, düşünme olgusu kat be kat ehemmiyet kazanmıştır.

TÜRKİYE'DE DÜŞÜNCE KURULUŞLARININ DURUMU



Günümüzde çok önemli bir işlev icra ettiği konusunda herkesin mutabık olduğu düşünce kuruluşlarının; yapısı ve işleyişi ne durumdadır. Kendilerine atfedilen öneme layık olabilmekte ve beklentileri karşılayabilmekte midirler? Bu sorunun yanıtı, dünya genelinde ve Türkiye özelinde ayrı ayrı cevaplanmalıdır. Zira düşünce kuruluşlarının dünya genelinde geldiği nokta ile Türkiye özelinde geldiği nokta arasında çok büyük farklılıklar mevcuttur. Dünya geneline bakıldığında; bazı ülkelerin düşünce kuruluşlarının büyük ilerlemeler kaydettiğini ve kendilerinden beklenen fonksiyonu fazlasıyla karşıladığı görülürken, bazı ülkelerin ise düşünce kuruluşlarının varlığından bile haberi olmadığı söylenebilir. Düşünce kuruluşlarının fonksiyonları açısından böylesine bir ayrışmanın ve farklılaşmanın yaşandığı bir dünyada Türkiye’nin konumu nedir ve geldiği nokta itibariyle durumu nasıl analiz edilebilir?


Türkiye, düşünce kuruluşlarının yeni yeni hayat bulduğu bir ülkedir. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri ile kıyaslandığında, düşünce kuruluşu algısı ve olgusunun Türkiye’de daha emekleme aşamasında olduğu söylenebilir. Türkiye’nin, hayatın birçok alanında sıçrama yapmasına ve dünya ölçeğinde önemli mesafeler kat etmesine rağmen, düşünce kuruluşları hususunda geri kalmış olması oldukça manidardır. Türkiye’nin içinde bulunduğu sosyo – ekonomik durum ve üzerinde yer aldığı jeo – politik konum itibariyle fikir üretimi ve bilgi entegrasyonu açısından çok daha ileri seviyelerde olması gerekirken, beklenilenin aksine oldukça geri planda kalmıştır. Bilginin önemsenmesi, düşünceye ehemmiyet verilmesi, akıl becerisinin değer görmesi; ne yazık ki teşvik edilip, takdir gören ve yüceltilen bir olgu olamamıştır. Akıl yürütmenin, düşünce üretmenin, fikir işçiliği yapmanın; sıradan şeyler olarak görüldüğü ülkemizde, bilginin önemine ne kadar vakıf olunabilir ki?

Düşünce kuruluşları konusunda dünyada hızlı bir ilerleme kaydedilirken, Türkiye’nin bu sürecin dışında kalması söz konusu olamayacağından, Türkiye’de de irili ufaklı birçok düşünce kuruluşunun faaliyete geçtiği görülmüştür. Kendilerini düşünce kuruluşu olarak lanse eden bu tip yapıların, dünya ölçeğinde bu işin icra ediliş şekli ile kendilerinin icra ediş şeklini ne denli bağdaştırdıkları tartışma konusudur. Türkiye’deki düşünce kuruluşlarının birçoğnun içine düştükleri en büyük ikilem; “fikir üretmek” ve “fikir pazarlamak” arasındaki ayrımı kavrayamamış olmalarıdır. Fikir üretmek ve fikir pazarlamak birbirinden tamamen farlı şeyler olmasına rağmen, Türkiye’deki çoğu düşünce kuruluşu bu iki şeyi birbiriyle iç içe kullanma eğilimi göstermektedir. Bu yanlışa düşmek, düşünce kuruluşlarının varlık sebebini ve işleyiş mantığını kökünden sarsmaktadır. Bu hataya saplanmak, çok önemli amaçlara hizmet etmesi gereken düşünce kuruluşlarını, içi boş, faydasız ve gereksiz yapılar haline getirmektedir.


DÜŞÜNCE KURULUŞLARININ VARLIK SEBEPLERİ

Düşünce kuruluşlarının varlık sebebi fikir üretmektir. Bunu yaparken de hiçbir çıkar ve menfaat gözetmezler. Çalışmaları ile insanlığa faydalı yeni bilgilerin ortaya çıkması için çaba gösterirler. Düşünmenin ve fikir üretmenin ağır yükünü omuzlarına alıp, tüm insanlığın huzuru ve mutluluğu için, herkes adına daha yaşanılabilir bir dünya için, hayatın her alanını ve yaşamın her anını iyileştirmek ve güzelleştirmek için akıl yürüten ve düşünce üreten bu yapılar, dünyanın geleceği ve insanlığın yarınları için çok büyük önem taşımaktadırlar. Lakin bunun tam aksine, bazı çıkar gruplarının ve menfaat odaklarının emrine girerek, bunların fikirlerinin pazarlayıcısı konumuna gelmiş düşünce kuruluşları, toplumun sırtında büyük bir kambur olarak yerini almaktadırlar. Kendisi fikir üretmek yerine, bir düşünce kuruluşu olmanın verdiği prestiji kullanarak, onun bunun fikrini pazarlayarak, kendisine menfaat temin etmeye çalışan düşünce kuruluşları ne yazık ki ülkemizin bir gerçeği halini almıştır. Hiç kafa yormadan ve kendini zahmete sokmadan, hazır bir fikrin pazarlamacılığını yaparak, para ve makam elde etmek bazı insanlar için bir hayat tarzı haline gelmiş ve ne acıdır ki bunu yaparken düşünce kuruluşlarını bu çirkin emellerine alet ederek, bu yapıların işlevini bozmaktadırlar. Düşünce kuruluşlarını fikir pazarlamanın yeni bir yolu ve yöntemi olarak gören bu zavallılar, ülkenin fikir ve düşünce hayatına ne denli büyük bir zarar verdiklerinin bilincinde ve şuurunda değildirler.

Düşünce kuruluşları, düşünce üretmek için vardır. Lakin kendine amaç olarak; fikir üretmeyi değil de, fikir pazarlamayı seçen bir düşünce kuruluşu, bilginin ve düşüncenin önündeki en büyük engel haline gelmektedir. Ülkeye yeni vizyonlar kazandırıp, geniş ufuklar açması gerekirken; ülkenin fikir dünyasını iğdiş eden bu tip asalak düşünce kuruluşlarının varlığı, Türkiye’nin geleceği için çok büyük tehlike arz etmektedir. Bu tip düşünce kuruluşları, ülkeye dış tehtidlerden daha fazla zarar veren bir iç tehtiddir ki; ülkeyi içten içe kemiren parazitlerdir. Gerçek manada fikir üreten düşünce kuruluşlarının ortaya çıkmasını engelleyen bu tip fikir pazarlayıcısı düşünce kuruluşlarının, kısa vadede kendilerini bir yerlere getirmesi mümkün olsa da, uzun vadede varlıklarını devam ettiremeyip silinip gitmeleri kaçınılmaz sonlarıdır.
Bunca olumsuzluğa rağmen, sayıları çok az olsa da gerçek anlamda düşünce kuruluşu olarak faaliyet göstermeye çalışan ve fikir üretmek için çabalayan düşünce kuruluşları Türkiye’de vardır. Umulur ki, gelecek yıllarda fikir pazarlayıcısı düşünce kuruluşları piyasadan çekilir ve fikir üreticisi gerçek düşünce kuruluşlarının sayısı giderek artar.