Türkiye'nin Silahlı Kuvvetleri İle Kolluk Kuvvetlerinin Bütünleştirilerek Yeniden Yapılandırılması


Türkiye’nin Silahlı Kuvvetleri ve Kolluk Kuvvetleri
Türkiye, jeopolitik konumu itibariyle, dünyanın oldukça hassas bir yerinde bulunmaktadır. Geçmişten günümüze tarihsel sürece bakıldığında; Türkiye, her zaman dünya siyasetinin merkezinde yer almıştır. Bu durum; bu ülkenin, her daim güçlü ve büyük bir devlet olmasını zaruri kılmaktadır.
Güçlü ve büyük ülke olmanın birçok gereği olmakla beraber, askeri güç, bu gerekliliklerin en başında gelen hususlardan birisidir. Askeri bakımdan güçlü olmayan bir ülkenin, düşmanlarına karşı kendisini savunması ve varlığını sürdürmesi oldukça zor, hatta imkânsızdır.
Türkiye’nin, yeryüzünde var olduğu lokasyon, oldukça kırılgan bir yapıdadır ve her an her şeyin cereyan edebileceği bir atmosfere sahiptir. Nitekim bugün itibariyle Ortadoğu’daki kırılgan yapı parçalanmış ve ortalık karışmıştır. Birçok ülkede iç savaş çıkmıştır. İç savaşların yayılarak tüm Ortadoğu’yu kaplama tehlikesi karşısında tüm Ortadoğu ülkeleri alarmdadır.
Dünya ülkelerinin çoğu, genellikle kendilerini dış düşmanlarına karşı savunmak üzere dizayn etmişlerdir. Bu ülkelerin, iç düşman denilen unsurları ya hiç yoktur ya da önemsenmeyecek kadar küçük boyuttadır. Oysaki Türkiye’nin dış düşmanlarının çokluğu ve büyüklüğü kadar, iç düşmanlarının çokluğu ve büyüklüğü de önemlidir. Bu durum, Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyanın ve yaşadığı tarihsel sürecin doğal bir sonucudur. Bunun bilincinde olunması ve tedbirlerin buna göre alınması zaruridir.
Bu nedenle Türkiye’nin milli savunma politikası belirlenirken, iç ve dış düşmanların tümü göz önünde bulundurularak, bütüncül bir politika geliştirilmesi gerekmektedir. Bunun içindir ki; ülkenin iç ve dış güvenliğini sağlayan tüm unsurlar birlikte ele alınmalı ve birbirlerine eklemlenmelidir.
Türkiye’nin dış ve iç güvenliğini sağlayan silahlı kuvvetleri ile iç güvenliğini ve düzenini sağlayan kolluk kuvvetleri, ülkenin bağımsızlığının, barışının ve huzurunun teminatıdırlar. Türkiye’nin silahlı kuvvetleri; Genelkurmay Başkanlığı altında faaliyet gösteren; Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Deniz kuvvetleri Komutanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı’dır. Türkiye’nin kolluk kuvvetleri; Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı, Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü, Orman Muhafaza Genel Müdürlüğü, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü ile belediye zabıtası, kamu kurumlarındaki güvenlik görevlileri ve geçici köy korucularıdır.
Silahlı kuvvetler ve kolluk kuvvetleri, yaptıkları iş itibari ile birbirlerinden farklı olsalar da, en nihayetinde bu teşkilatlar ülkenin güvenliğini ve düzenini sağlamak için vardırlar. Askeri teşkilat, polis teşkilatı, jandarma teşkilatı, kamu kurumlarının güvenliğini sağlayan teşkilat, milli istihbarat teşkilatı, infaz koruma teşkilatı, gümrük muhafaza teşkilatı, kıyı emniyeti teşkilatı, sahil güvenlik teşkilatı, orman muhafaza teşkilatı, belediye zabıtası teşkilatı, geçici köy korucuları teşkilatı ve benzerleri, ülkeyi iç ve dış tehditlere karşı güvence altına almak ve ülkenin düzenini tesis etmek için kurulmuşlardır. İşleyiş itibari ile bu teşkilatlar birbirlerinden tamamen ayrı bir yapılanmaya sahiptirler. Bu teşkilatların her biri ayrı ayrı ele alındığında; hepsinin kendine özgü birtakım eksiklikleri ve aksaklıkları içlerinde barındırdıkları görülecektir. Bu eksikliklerin ve aksaklıkların çoğu, bu teşkilatların birbirlerine entegre edilmesi ile ortadan kaldırılabilir.
Silahlı Kuvvetler İle Kolluk Kuvvetlerinin Ortak Sorunları
İlk bölümde bahsedildiği üzere; Türkiye’nin silahlı kuvvetleri ile kolluk kuvvetleri, çok geniş, çok büyük ve çok çeşitlidir. Burada her birini tek tek ele almak yerine, birbirine benzerliği en yüksek ve birbirleri arasında geçişkenliği en kolay olabilecek beş tanesi üzerinde durulacaktır. Bunlar; asker, polis, jandarma, kamu güvenlik görevlisi ve infaz koruma memurlarıdır.
Türk ordusunun profesyonelleştirilmesi düşüncesi, uzun zamandır gündemde olan bir konudur. Çokça tartışılan ve üzerinde epey kafa yorulan bu fikir, ne yazık ki bir türlü hayata geçirilememiştir. Gerçi tam profesyonelleşme olmasa da, bazı yeni düzenlemeler ile ufak da olsa profesyonel orduya geçmeye yönelik hamleler yapılmıştır. Şu an ki durum itibariyle; yakın bir gelecekte tam profesyonel bir orduya geçilmesi mümkün görünmemektedir. Özellikle doğu ve güneydoğu Anadolu illerindeki terörle mücadele operasyonlarında profesyonel bir ordunun kullanılması, buralarda çok kısa bir zamanda başarılı sonuçların alınmasını sağlayacaktır.
Profesyonel ordunun kurulmasıyla birlikte, yaşı ilerleyen personelin ne olacağı sorunu ortaya çıkmaktadır. Çünkü askerlik mesleğinin, yaş ilerledikçe yapılması zorlaşmakta, personelden alınan verim düşmektedir. Belli bir yaştan sonra personelden, askerlik mesleği için gerekli olan hareketliliği, dinamizmi ve enerjiyi beklemek, personele de büyük bir haksızlık olmaktadır. Bu durumda yaşı ilerleyen personelin askerlik mesleğinden çıkarılması icap etmektedir. Peki, yaşı ilerleyen personel, askerlik mesleğinden çıkarılınca ne olacaktır?
Polis teşkilatı, mesleğe yeni başlattığı personeline belli eğitimler vererek, belli nitelikleri kazandırmaya çalışmaktadır. Mesleki eğitimlerini tamamlayarak sahaya çıkan polislerin, toplumsal düzenin bozulmadığı ve her şeyin yolunda gittiği zamanlarda, suçu önleyici görevlerini icra ederken sorun çıkmazken; ortalık karışınca ve tehlikeli durumların baş gösterdiği zamanlarda, polislerin olaylara müdahalesi ve mesleki yetkinliği hususunda bir takım sıkıntılar ortaya çıkabilmektedir. Polisin, bazen suçlulara karşı müdahalede geciktiği ve olayların üstüne yeterince gidemediği görülebilmektedir. Eğitim ve mesleki tecrübenin tek başına yeterli olmadığı; büyük çaplı toplumsal olaylarda ve şiddetin yoğunlaştığı ortamlarda, polisin görevini ifası noktasında gereken hamleleri yapmakta bazen yetersiz kalabildiği ve istenen müdahale seviyesine tam olarak ulaşamadığı hususunda tereddütler oluşabilmektedir.
Jandarma teşkilatı, yapı ve görev itibari ile iki farklı teşkilat arasına sıkışıp kalmış olarak gözükmektedir. Jandarma, bir yönü ile asker gibi, diğer bir yönü ile polis gibi konumlandırılmıştır. Yapı itibari ile askeri bir kurum olarak teşkilatlandırılmıştır. Oysa görev itibari ile polisin şehirde yaptığı işi, kırsal kesimde yapmakla görevlendirilmiştir. Jandarma, İç İşleri Bakanlığı emrine verilmiş bir kolluk kuvveti iken, bir taraftan da Genel Kurmay Başkanlığı ile irtibatlandırılmış bir silahlı kuvvettir aynı zamanda. Jandarma, bugünkü pozisyonu itibari ile Silahlı kuvvetler ile kolluk kuvvetleri arasında doğal bir geçişkenlik arz etmektedir. Jandarmanın, biraz asker biraz polis durumundan kurtarılabilmesi için, kendine özgü bir yapıya ve görev anlayışına kavuşturulması önemlidir.
Hem kamu sektöründe,  hem de özel sektörde faaliyet gösteren özel güvenlik teşkilatı, uygulamaya konulduğu ilk günden itibaren tartışma konusu olmuştur. Kamu kurum ve kuruluşlarının güvenliğinin, kamu güvenlik teşkilatlarının elinden alınıp, özel güvenlik teşkilatlarına verilmesi, daha en başından sakıncalı bir durum olarak görülmüştür. Kurumların kendi bünyesinde istihdam ettikleri memur statüsündeki güvenlik personeli yerine, hizmet ihalesi ile alıp çalıştırdıkları güvenlik personelinin, güvenlik hizmetini ne kadar sağlıklı yerine getireceği hususunda tereddütler hep olmuştur. Nitekim geçen zaman içinde özel güvenlik teşkilatının, bazı kamu kurum ve kuruluşlarında güvenlik zafiyeti doğmasına yol açtığı, daha en başından beri dile getirilen bir takım çekincelerin haklılık payı olduğunun göstergesi olmuştur. Özel güvenlik personelinin aldığı eğitimlerin kalitesinin düşüklüğü, mesleki tecrübe kazanamamaları ve mesleğin kariyer olanaklarının yetersiz oluşu gibi önemli sorunlar yaşandığı bilinmektedir.
Kamu kurumlarının güvenliğinin, eskiden olduğu gibi yine kamu güvenlik teşkilatı tarafından yerine getirilmesi ve özel güvenlik teşkilatlarının sadece özel sektörle sınırlı olarak görev yapması, kamu yararı açısından çok önemlidir. Bu hususta yapılacak yeni düzenlemeler ile eski uygulamaların aksaklıkları da giderilerek, kamu güvenlik teşkilatının yeniden yapılandırılarak hayata geçirilmesi oldukça mühimdir.
İnfaz koruma memurları, suçluların cezalandırılması sürecinde aldıkları görev itibariyle çok tehlikeli ve kritik bir rol üstlenmektedirler. Genellikle yaptıkları işin önemi ve riski göz ardı edilen bu teşkilatın, kendine mahsus sorunları ve kronikleşmiş problemlerinin de ivedilikle ele alınması lazımdır. Salt bu teşkilat tek başına ele alındığında, bazı problemlerinin çözülmesi oldukça güç gelebilir ya da zaman alıcı olduğu düşünülebilir; ancak diğer kolluk kuvvetleri ile birlikte düşünülüp ele alındığında birçok husus kolaylıkla aşılabilir.
Askerlik ve polislik mesleğinin hiyerarşik yapılanmasında görev yapan yöneticilerin, tabandan yetiştirilmediği görülmektedir. Yani er ve erbaşlar ile subaylar, askerliğe aynı noktadan başlamamaktadır. Oysaki güçlü bir teşkilat yapılanması için, hepsinin mesleğe ilk adım attığı yer ortak olmalıdır. Yani askerlik mesleğine giren bir kişi, ilk önce asker olmalıdır. Askerliğe doğrudan subay olarak giriş yapılması doğru değildir. Er – erbaş – subay şeklindeki bir silsile takip edilerek, askerlik mesleğinin içinde yükselinmelidir. Hayatında hiç er ve erbaşlık yapmamış bir subayın, askerliği tam anlamıyla özümsediğini düşünemeyiz. Yine aynı şekilde polis memurları ile komiserler, polislik mesleğine aynı noktadan başlamamaktadır. Oysaki emniyet teşkilatına ilk girişte herkes polis memuru olmalıdır. Daha sonra yükselmeler başlamalı, komiserlik ve amirlik gibi rütbeli pozisyonlara sırası ile gelinilmelidir. Emniyet teşkilatına doğrudan komiser yardımcısı olarak adım atılması doğru değildir. Meslek hayatında hiç polis memurluğu yapmamış bir amirin, tam manasıyla emniyet teşkilatını kavramış olduğu söylenemez. Bunun içindir ki; askerlik ve polislik mesleğine en alt seviyeden başlama kuralı getirilerek, bu teşkilatların yapıları idealize edilmeye çalışılmalıdır. Personel, er ve erbaşlık yapmadan, polis memurluğu yapmadan, askerlik ve emniyet teşkilatlarının lisans eğitimlerine alınmamalıdır.
Yukarıda ilk akla gelenlerinin sayıldığı meslek gruplarına ilave olarak, benzer nitelikte başka meslek gruplarından da bahsedilebilir. Burada isimleri zikredilen bazı meslek grupları ve isimleri zikredilmeyen diğer benzer meslek grupları birlikte ele alınıp, beraber değerlendirildiğinde, birbirleri ile aralarında geçişkenlik kurularak, optimal bir verimlilik elde edilebilir. Benzer mesleklerin ortak noktaları ön plana çıkarılarak birbirlerine entegrasyonu rahatlıkla sağlanabilir.
Burada kısaca bahsedilen beş teşkilatın; yani asker, polis, jandarma, kamu kurumlarındaki özel güvenlik ve infaz koruma teşkilatlarının en önemli ve ortak sorunu; personelin eğitimindeki zorluklar ve belirli niteliklerin standart olarak personele kazandırılmasındaki sıkıntılardır. Her teşkilatın, personelini sıfırdan eğitmesi ve meslek hayatına kazandırması yerine, bir personelin temel eğitimleri alıp, standart bir nitelik kazandıktan sonra, sıra ile her beş teşkilatta da görev yapması pekâlâ mümkündür.
Silahlı Kuvvetler İle Kolluk Kuvvetlerinin Bütünleştirilmesi
Silahlı kuvvetler ile kolluk kuvvetlerinin bütünleştirilmesi ile kast edilen şey, silahlı kuvvetler ile kolluk kuvvetlerinin birleştirilmesi değildir. Bütünleşme ile amaçlanan şey; üstün nitelikler ile donatılan bir personelin, sahip olduğu bilgi ve tecrübeyi, silahlı kuvvetler ile kolluk kuvvetlerinin tümünde kullanarak, silahlı kuvvetler ve kolluk kuvvetlerinin tamamında toplam kalitenin yükseltilmesidir.
Türkiye’nin silahlı kuvvetleri ile kolluk kuvvetleri, birbirinin devamı şeklinde tek bir yapı olarak tasarlandığında (burada sadece bütünleşmeye uygun olan kolluk kuvvetlerine yer verilmiştir); askeriyenin ürettiği bilgi ve tecrübe ile yüksek dinamizm ve üstün mukavemet yeteneği, tüm silahlı kuvvetlerin ve kolluk kuvvetlerinin ortak özellikleri ve değişmez nitelikleri haline gelecektir. Asker – polis – jandarma – kamu güvenlik görevlisi – infaz koruma memuru silsilesinin her bir aşamasında elde edilen bilgi ve tecrübe, bir sonraki aşamaya aktarılarak, silahlı kuvvetler ve kolluk kuvvetlerinin tümünde daha yetkin ve daha yüksek nitelikli bir personel yapısı oluşmasını sağlayacaktır. Bunun sonucunda da; hizmet kalitesi artacak, iş verimi yükselecek, büyük ve güçlü Türkiye’nin inşasında önemli bir adım atılmış olacaktır.
Silahlı kuvvetler ile kolluk kuvvetleri arasındaki personel geçişleri şu şekilde olacaktır: Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda görevli subaylar ile teknik, mali, hukuki, stratejik ve benzeri işleri yapan personel hariç olmak üzere diğer tüm askerler, meslekler arası geçişe tabi olacaktır. Ve yine Emniyet Genel Müdürlüğü ile Jandarma Genel Komutanlığı’nda görev yapan müdürler, rütbeli polisler ve subaylar ile teknik, mali, hukuki, stratejik ve benzeri konularda çalışan kişiler hariç olmak üzere, diğer tüm polis ve jandarmalar, meslekler arası geçişe tabi olacaktır. İstisnai olarak; polisin ve jandarmanın gereksinim duyabileceği teknik, mali, hukuki, stratejik ve benzeri işleri yapan personel, ihtiyaç belirtilen sayıyla sınırlı olmak üzere askerlikten polisliğe veya jandarmalığa geçiş yapabilecektir.
Ortalama olarak yuvarlak rakamlarla; 20 yaşında orduya asker olarak giren bir genç; sırasıyla 10 yıl orduda, 10 yıl emniyet teşkilatı veya jandarma teşkilatında, 10 yıl da kamu güvenliği teşkilatı veya infaz koruma teşkilatında görev yaparak, 50 yaşında emekli olabilir. 20 – 29 yaş arası, kişinin en dinamik ve en enerjik olduğu zamanlarıdır. Ordunun ihtiyacı olan personel için ideal yaş dilimi de budur. Bu yaşlarda mesleğe 2 yıllık bir temel eğitimle başlanması ve 30 yıllık meslek hayatı boyunca kullanacağı temel bilgi ve becerileri kazanması oldukça önemlidir. Gerekli donanıma sahip olduktan sonra 29 yaşına kadar askerlik yaparak bu dönem en iyi şekilde değerlendirilmiş olacaktır. Bu şekilde dizayn edilen bir ordunun, en zorlu koşullarda bile, yılmadan mücadele ederek, büyük başarılara imza atacağı açık ve nettir.
Aynı personel, 30 – 39 yaşları arasında emniyet teşkilatına veya jandarma teşkilatına geçecektir. Temel eğitimlerini daha önceden başarıyla tamamlamış olan personel, polislik mesleğine yönelik kısa bir eğitime tabi tutulduktan sonra 10 yıl boyunca da polislik yapacaktır. Çok zorlu bir askeri eğitimden geçmiş olan ve 10 yıllık bir askeri tecrübeye sahip olan polisin, asayiş olaylarında, toplumsal olaylarda, terör olaylarında velhasıl karşılaşacağı tüm sorunlarda en hızlı ve en etkin müdahaleyi hiç çekinmeden anında yapacağı bilinmelidir. Ayrıca; bu niteliklere sahip bir polisten, suçluların ve suça meyilli kişilerin, şimdiki mevcut polislere nazaran daha fazla çekineceği ve korkacağı da göz ardı edilmemelidir.
Askerlikten jandarmalığa geçen personelin, kısa bir eğitimle jandarmalık mesleğinin niteliklerine kavuşturulması oldukça kolaydır. Zaten bugün için uygulanmakta olan mevcut sistemde de buna benzer bir işleyiş görülmektedir. Jandarmada görev yapan personel, orduya asker olarak alınan erlerden ve subaylardan temin edilmektedir. Ancak hali hazırdaki uygulamada ordunun bir parçası olarak görünen jandarma, yeni yapılandırmada kendi başına bir kolluk kuvveti olarak ön plana çıkarılacaktır. (Son yapılan düzenlemelerle Jandarma, tamamen İç İşleri Bakanlığı’na bağlanmıştır)
40 yaşla birlikte fiziksel aktivitesinde yavaşlamalar baş gösteren personelin, polislikten veya jandarmalıktan, kamu güvenlik görevliliğine ya da infaz koruma memurluğuna geçiş zamanı da gelmiştir. 10 yıl polislik veya jandarmalık yapmış olan personel, 40 – 49 yaşları arasında kamu güvenlik görevlisi veya infaz koruma memuru olarak görev alacaktır. Bir polisin veya jandarmanın, çok kısa bir mesleki eğitimle kamu güvenlik görevlisi olarak veya infaz koruma memuru olarak vazife alması oldukça kolaydır. Söz konusu personelin; askerlik, polislik veya jandarmalıktaki 20 yıllık tecrübesinden sonra, kamu güvenlik görevlisi veya infaz koruma memuru olarak yapacağı iş ve bu işte göstereceği performans düşünüldüğünde, günümüzde icra edilen kamudaki özel güvenlik görevliliği mesleğine veya infaz koruma memurluğu mesleğine getireceği kalitenin çok çok fazla olacağı herkesin malumudur.
Burada esas olan, her bir meslekte ihtiyaç duyulan niteliklerin iyi tahlil edilmesidir. Askerin, polisin, jandarmanın, kamu güvenlik görevlisinin ve infaz koruma memurunun, yani beşinin de ortak noktası, korumaktır. Asker, vatanı dış düşmanlardan korur. Polis, şehri suçlulardan korur. Jandarma, köyü suçlulardan korur. Kamu güvenlik görevlisi kişi veya kurumu tehlikelerden korur. İnfaz koruma memuru, suçluların cezaevinden kaçarak topluma karışmalarından korur. Bu meslek gruplarının, koruma işlerini yaparken, benzer nitelikleri taşımaları ve ortak özelliklere haiz olmaları gerekir. Öne çıkan en büyük ortak özellik, her beş mesleğin de temelinde fiziksel aktivitenin çok büyük yer tutmasıdır. Her beş mesleğin icrasında da, fiziksel aktivite önceliklidir. Lakin burada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus vardır, o da şudur ki; her bir meslek grubundan aynı fiziksel performansı sergilemesi beklenmez.
En zor fiziki performansın ortaya konulduğu yer askerliktir. En zorlu doğa koşullarında, en hızlı hareket kabiliyetiyle, tüm çetin şartlarda sonuna kadar mukavemet gösterilmesi gereken yerdir askerlik. Düşman, yabancı bir devlet askeridir. Ya öldürürsün ya da ölürsün. En ufak bir aksaklık veya zafiyet, vatanın güvenliğini tehlikeye düşüreceğinden, ülkenin bağımsızlığını, birlik ve beraberliğini sarsabileceğinden, askerlerden en üst seviyede performans sergilemesi beklenir.
Jandarma, askerlik ile kıyaslandığında ikinci planda kalmaktadır. Jandarma, görevi itibari ile düşman orduları ile savaşmaz. Genel anlamıyla; kırsal kesimin, asayiş ve güvenliğini sağlamakla yükümlüdürler. Muhatap olduğu insanlar, bu ülkenin vatandaşlarıdır. Karşılarındaki tehlike, suç işlemiş veya herhangi bir şekilde suça bulaşmış kişiler veya örgütlerdir. Kanun dışı olayları bertaraf etmekle görevlidirler. En nihayetinde askerinki gibi bir ölüm kalım savaşı yoktur ortada.
Polislik de, jandarmada olduğu gibi askerliğe nazaran olayın ikinci aşamasıdır. Yani, zorlu doğa koşulları yoktur ve çok hızlı hareket kabiliyeti lüzumlu değildir. Görevin ifa edildiği yer genel itibariyle yerleşim yeridir ve bertaraf edilmesi gerekenler, yani suçlular bu ülkenin vatandaşıdır. İllaki ölmen ve öldürmen gerekmez. Atiklik, çeviklik, fiziksel ve ruhsal dayanıklılık seviyesi de askerden istenen düzeyde beklenmez polisten.
Kamudaki özel güvenlik görevlileri ve infaz koruma memurları, askerden ve polis ile jandarmadan sonra olayın üçüncü aşamasıdır. Kamu güvenlik görevlisinin görev alanı, sadece bir kurumdan ya da bir kişinin çevresinden ibarettir. Fiziksel aktivite, asker, polis ve jandarmaya nazaran minimuma inmiştir ve yapılan iş çok fazla yorucu değildir artık. Bir gençten beklenen enerji ve aktivite gerekli olmadığından, yaşı ilerlemiş kişiler de icra edebilir kamu güvenlik görevliliği işini.
İnfaz koruma memurları, ceza evlerinde görev yaparlar. Yüksek güvenlikli binalarda çalışırlar. Dış dünya ile bağlantısı kesilmiş mekânlarda, suçluların yer aldığı ortamların asayişini sağlamakla yükümlüdürler. Askere, polise, jandarmaya kıyasla oldukça kolaylaşmıştır iş. Görevin ifası için gereken fiziksel aktivite çok fazla olmamakla beraber, suçlular ile aynı ortamı paylaşmaktan ötürü tehlike devam etmekte; ancak ortaya çıkabilecek menfi olayların önlenmesi daha az risk içermektedir.
Olay bir bütün olarak ele alındığında; 20 yaşındaki bir gencin güvenlik görevlisi olarak bir binanın içinde ya da infaz koruma memuru olarak bir hapishanede görevlendirilmesi, insan kaynağının israf edilmesidir. Gücü, aktivitesi ve enerjisi zirvede olan bir genci, asker olarak değerlendirmek yerine, dört duvarın arasına koymak büyük ziyanlıktır. En zorlu doğa koşullarında, en yüksek performansı göstererek; vatanına çok önemli hizmetlerde bulunabilecek bir gencin, öncelikle silahlı kuvvetlerde değerlendirilmesi, daha sonrasında kolluk kuvvetlerine geçirilmesi, çok stratejik bir hareket olacaktır.
Kişinin, yaşıyla doğru orantılı olarak kurgulanmış bu süreç sayesinde; askerlik, polislik, jandarmalık, kamu güvenlik görevliliği ve infaz koruma memurluğu meslekleri en iyi ve en verimli bir şekilde icra edilebilir. Bu suretle, insan kaynağı zayi edilmeksizin, mevcut potansiyelin optimal değerlendirilmesiyle, ülke menfaati maksimum seviyeye çıkarılacaktır.
Kamu kurum ve kuruluşlarının güvenlik ihtiyacının, özel güvenlik görevlileri yerine, kamu güvenlik görevlileri tarafından karşılanmaya başlamasıyla birlikte, çok geniş bir kamu güvenlik teşkilatı oluşturulacaktır. Her bir kamu kurum ve kuruluşunun kendi güvenliğini sağlamak için memur statüsünde güvenlik görevlisi istihdam etmeye başlamasıyla birlikte, bu alanda düzenlemeler yapmak ve koordinasyonu sağlamak üzere Kamu Kurum ve Kuruluşları Güvenliği Genel Müdürlüğü adı altında bir kurum oluşturularak, işlerin bu merkezden yürütülmesi uygun olacaktır.
Türkiye’de daha önce benzeri hiç görülmemiş bu uygulamanın, hayata geçirilmesinde ve sonrasında sürdürülebilmesinde; silahlı kuvvetler ile kolluk kuvvetleri arasındaki geçişleri düzenleyebilmek ve silahlı kuvvetler ile kolluk kuvvetlerinin ortak sorunlarını çözebilmek için, merkezi Ankara’da olmak üzere, Silahlı Kuvvetler İle Kolluk Kuvvetlerinin Bütünleştirilmesi Genel Müdürlüğü adı altında bir kurum oluşturulması lazımdır.
Türkiye’nin Askeri Gücünün Arttırılması
Kurulacak bu yeni yapıyla; asker – polis – jandarma – kamu güvenlik görevlisi – infaz koruma memuru entegrasyonuyla; Türkiye’nin iç ve dış güvenliği en üst seviyeye çıkacaktır. Silahlı kuvvetler ile kolluk kuvvetlerinin bu şekilde organize edilmesi, Türkiye’ye dünya çapında çok büyük bir prestij kazandıracaktır. Türkiye’nin savunma gücünü önemli ölçüde arttıracak olan bu bütünleşme hareketi ile silahlı kuvvetlerin yeryüzündeki saygınlığı ve itibarı bir kat daha artmış olacaktır.
Silahlı kuvvetlerin bilgi ve tecrübesi ile yüksek dinamizmi ve üstün mukavemet yeteneğinin, kolluk kuvvetlerine aktarılması sayesinde, iç güvenliğin temini ve kamu düzeninin tesisinde büyük bir atılım gerçekleştirilmiş olacaktır. Suçların önlenmesi ve toplumsal huzurun artması ile birlikte, insanımızın hayat kalitesinde de çok büyük ilerlemeler kaydedilecektir.
Beş teşkilatın birbirine entegrasyonu sonucunda; Türkiye’nin çok büyük bir askeri güce ulaşacağı açıktır. Ordudaki görevinden ayrılmış olsa bile, aldığı eğitim ve 10 yıllık askeri tecrübesi ile her polis, her jandarma, her kamu güvenlik görevlisi ve her infaz koruma memuru hazır asker konumunda olacaktır. İhtiyaç duyulduğunda orduya katılıp, hiçbir acemilik çekmeden askerlik görevini ifa edebilecektir.
Ülkemizin, iç ve dış düşmanlarına karşı güvenliğinin tam manasıyla sağlanabilmesi için, söz konusu beş teşkilatın birbiriyle bütünleştirilmesi çok büyük önem arz etmektedir. Entegrasyon neticesinde ortaya çıkacak büyük güç, Türkiye’nin güvenli bir geleceğe yürümesinin teminatı olacaktır. Örnek bir tablo ile durum şu şekilde somutlaştırılabilir. (Olayın, kolay ve anlaşılabilir bir şekilde ortaya konulabilmesi için; düz mantık çerçevesinde, tahmini ve yuvarlatılmış rakamlar kullanılmıştır.) Üç aşamalı bir yapı kurgulayalım. Birinci aşamada; Türkiye’nin 500.000 kişilik profesyonel bir orduya sahip olduğunu düşünelim. Bunun 200.000 kişisinin rütbeli asker ile teknik, mali, hukuki, stratejik ve benzeri personel olduğunu, kalan 300.000 kişisinin geçişe tabi asker olduğunu varsayalım. 300.000 asker, 30 yaşına geldiğinde polis veya jandarma olarak görev yapmak üzere, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne veya Jandarma Genel Komutanlığı’na geçiş yapacaktır.
İkinci aşamada; Türkiye’nin polis teşkilatının 250.000 kişi ve jandarma teşkilatının da 200.000 kişi olmak üzere, iki teşkilatın toplamının 450.000 kişi olduğunu düşünelim. Bu 450.000 personelin tamamı, ordudan geçiş yapan askerlerden müteşekkil olacaktır. Yani polis ve jandarma personeli, 30 yaşına gelmiş askerlerin, ordudan ayrılıp Emniyet Genel Müdürlüğü veya Jandarma Genel Komutanlığı’na katılmasıyla temin edilecektir. Bunun 200.000 kişisinin müdürler, rütbeli polisler ve subaylar ile teknik, mali, hukuki, stratejik ve benzeri konularda çalışan kişiler olarak ayrıldığını, kalan 250.000 kişisinin ise geçişe tabi polis veya jandarma olarak, 40 yaşına geldiğinde muhtelif kamu kurumları ile Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne geçtiğini düşünelim.
Üçüncü aşamada; Türkiye’nin kamu güvenlik teşkilatının 200.000 kişi ve infaz koruma teşkilatının 50.000 kişi olmak üzere, iki teşkilatın toplamının 250.000 kişi olduğunu düşünelim. Bu 250.000 personelin tamamı, polis ve jandarmadan geçiş yapan kişilerden müteşekkil olacaktır. Yani kamu güvenlik görevlisi ve infaz koruma memuru olarak toplam 250.000 personel, 40 yaşına gelmiş polis ve jandarmanın, Emniyet Genel Müdürlüğü veya Jandarma Genel Komutanlığı’ndan ayrılıp, muhtelif kamu kurumları ile Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne katılmasıyla temin edilmiş olacaktır. İlk önce asker, devamında polis veya jandarma, sonrasında ise kamu güvenlik görevlisi veya infaz koruma memuru olan bir personel, toplam 30 yıllık hizmet süresi sonunda 49 yaşında emekli olacaktır.
Bu tabloya göre; silahlı kuvvetler olan; Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı ile kolluk kuvvetleri olan; Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü personeli ile kamu güvenlik görevlilerinin toplamı 1.200.000 kişi olacaktır. Bu durumda Türkiye, askeri eğitim almış ve fiilen en az 10 yıl askerlik yapmış, hâlihazırda silahlı kuvvetler veya kolluk kuvvetleri bünyesinde görev yapan, 20 ila 49 yaşları arasında, toplam 1.200.000 mevcudu olan bir orduya sahip olacaktır.