Ortadoğu'daki İşsizlik Sorununa Genel Bir Bakış

 

 

İşsizlik, tüm ülkelerin ortak sorunudur. Ülkelerin ekonomik gelişmişlik düzeyleri hangi seviyede olursa olsun, işsizlik olgusundan az ya da çok etkilenmektedirler. İşsizlik, gelişmiş ülkelerde, kontrol edilebilir oranlarda ve ülkenin sosyo – ekonomik dengesini bozmayacak miktarlarda iken, çoğu az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede ise, kontrol edilebilir oranların üzerinde ve ülkenin sosyo – ekonomik dengelerini bozacak miktarlardadır. İşsizlik miktarı hangi seviyede olursa olsun, üstesinden mutlaka gelinmesi gereken en önemli sorunlardan biri olarak görülmektedir.
Ortadoğu, eski zamanlardan bu güne, çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir coğrafyadır. Geçmişten günümüze birçok devletin kurulup yıkıldığı bu topraklarda, bazen çok güçlü ekonomik ve siyasal sistemler kurulurken, bazen de çok zayıfları hayat bulmuştur. Bugün Ortadoğu’da var olan devletler ise, ne yazık ki siyasal ve ekonomik açıdan zayıf ülkelerdir. İktisaden ve siyaseten sağlıklı yapılar kuramamış bu devletler, vatandaşları için gerekli refah ortamını oluşturamamış ve huzurlu bir yaşam sağlayamamışlardır. Çoğunun ekonomisi bozuk bu ülkelerin, sadece birkaç tanesi zengindir. Ancak onların zenginliği de kendi çabalarından olmayıp, petrol ve doğalgaz rezervlerinin çokluğundan kaynaklanmaktadır.
Küreselleşme, 20. yüzyılda tüm dünyaya yayılma göstermiş, 21. yüzyılda ise nüfuz alanını genişleterek, gücünü daha da arttırmıştır. İyi ya da kötü birçok eleştiriyi özünde barındıran ve tüm dünyanın üzerinde düşünüp tartıştığı bir olgu olan küreselleşme; sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel vb. her alanda varlığını en belirgin şekilde hissettirmektedir. Ortadoğu ülkeleri, genel itibariyle küresel ekonomiye kendilerini entegre edememişlerdir. Küreselleşen dünyada etken bir aktör olarak yerini alamayan Ortadoğu ülkeleri, doğal olarak iktisadi yapılarını da sağlıklı bir şekilde geliştirememişler, emek yoğun işlerde ihracat artışına gidememişler, dolayısıyla da işsizliği azaltıcı yönde ilerleme kaydedememişlerdir. Bazı Ortadoğu ülkeleri, son dönemlerde, ekonomilerinde kaydettikleri hızlı gelişmeler neticesinde, küresel ekonomiye entegre olma yolunda önemli adımlar atmışlar ve ilerleme göstermişlerdir.
Ortadoğu ülkelerindeki ekonomik yapının bozukluğu, tabii olarak yüksek işsizlik oranlarını da beraberinde getirmiştir. Kronikleşmiş işsizlik sorunu, uzun yıllardır Ortadoğu ülkelerinin gündemini meşgul etmektedir. Ortadoğu genelindeki kalabalık nüfuslu ülkelerin hepsinde, yüksek işsizlik oranları görülmektedir. Sadece az nüfuslu birkaç ülkede işsizlik oranı düşüktür.
Hızlı nüfus artışı, genç nüfusun çokluğu, gençler ve eğitim almış kişilerin işsizlik oranlarının daha yüksek oluşu, işgücüne katılım oranlarının düşüklüğü, emeğin vasıf gücünün yetersizliği, emek piyasalarını düzenleyen kurumların eksikliği, kadın istihdamının azlığı, vasıflı çalışanların yoğun olarak devlet işlerinde çalışmaları, işgücü arzı ve talebi arasındaki planlamanın yapılmamış olması ve benzeri özellikler, Ortadoğu’daki işsizlik tablosunun genel çizgilerini ortaya koymaktadır.
Ülkeler bir tarafa bırakılıp, işsizlikten etkilenen insanlar ele alındığında; Ortadoğu topraklarında yaşayan insanların neredeyse tamamına yakınının, işsizlik sorunundan etkilendiği söylenebilir. Yoğun olarak hissedilen işsizlik, insanların yaşam kalitesini düşürmektedir.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 
Ortadoğu ülkelerindeki işsizlik düzeyleri karşılaştırılırken; ilk önce ülkelerin işsizlik oranları verilerek, işsizliğin en yüksek ve en düşük seyrettiği ülkeler ele alınmaktadır. Sonrasında bu ülkelerin en temel özellikleri belirlenmeye çalışılmaktadır.
İşsizliği etkileyen iki temel unsur; ekonomi ve nüfustur. Bu iki unsurun işsizliği nasıl etkilediğinin incelemesi, iktisat biliminde detaylı olarak yapılmaktadır. Bu çalışmada, detaylara girmeden bu iki unsurun, en öz haliyle, işsizlikle ilintisini kurmak için ülkelerin kişi başına gelir bilgileri ve nüfus bilgileri verilerek, çıkarımlarda bulunulmaktadır.
Ortadoğu coğrafyasının kendine has önemli bir özelliği bulunmaktadır. Dünya petrol ve doğalgaz rezervlerinin önemli bir kısmı buradadır. Ortadoğu ülkelerinin ekonomilerine, çok önemli katkı sağlayan petrol ve doğalgaza değinmeden geçmek, Ortadoğu’daki işsizliği açıklamada önemli bir eksikliğe neden olurdu. Bunun için de Ortadoğu ülkelerinin petrol ve doğalgaz rezervlerinin bilgileri verilerek işsizlik ile alakası ortaya konulmaktadır.
Bu çalışmadaki istatistiki veriler, Dünya Bankası’nın internet sitesinden alınmıştır. Ortadoğu ülkeleri ile alakalı olarak, sağlıklı ve güncel istatistiki veriler bulmak bazen çok zor, bazen ise imkansızdır. Bu nedenle; söz konusu çalışma değerlendirilirken bu husus göz önünde bulundurulmalıdır.
Ortadoğu ülkeleri içerisinde, işsizliğin en yüksek olduğu ülke Filistin’dir. Filistin’in işsizlik oranı % 24,50’dir. Filistin’den sonra işsizliğin en yüksek olduğu ülkeler Irak, Yemen ve Umman’dır. Bu ülkelerin işsizlik oranları da; Irak % 17,50, Yemen % 14,60 ve Umman % 15’tir.
Bu dört ülkeye bakıldığında, görülen en önemli ortak özellik; üç ülkenin de bu gün için veya yakın geçmişte iç savaşa maruz kalmış olduğudur. İç savaş ortamının şartlarında, ekonomileri sağlıklı bir gelişim gösterememiş ve istihdam alanları oluşturamamışlardır.
İşsizliğin en yüksek olduğu bu dört ülke; Filistin, Irak, Yemen ve Umman’ın nüfusları, birbirlerine göre oldukça değişkendir. Filistin ve Umman az nüfuslu ülkelerdir. Filistin’in nüfusu 4.019.433 kişidir. Umman’ın nüfusu ise ondan da az olup sadece 2.846.145 kişidir. Irak ve Yemen ise Umman ve Filistin’e nazaran oldukça büyük nüfusa sahip ülkelerdir. Irak’ın nüfusu 32.961.959 kişi ve Yemen’in nüfusu 24.799.880 kişidir. Kalabalık nüfusa sahip Irak’ın, yüksek petrol rezervlerinden elde edeceği gelirle, ekonomisini düzeltip halkına iş olanağı sağlayıp, işsizliği düzeltmesi imkan dahilinde görülebilirse de, Yemen için durum oldukça kötüdür. Petrol rezervleri düşük olan Yemen’de, işsizliğin düşürülmesi oldukça zor görünmektedir.
İşsizlik oranının en yüksek olduğu dört ülkeden üçü olan Filistin, Irak ve Yemen, aynı zamanda kişi başına düşen gelirin de en düşük olduğu üç ülkedir. Filistin’de kişi başına düşen gelir 1.250 ABD doları, Irak’ta 3.501 ABD doları ve Yemen’de 1.361 ABD dolarıdır. Ekonomileri kötü durumda olan ve kişi başına düşen geliri en düşük seviyede olan Filistin, Irak ve Yemen’in, aynı zamanda işsizlik oranları en yüksek üç ülke durumunda olması da kaçınılmazdır. Buradaki tabloda farklı bir durum olarak karşımıza çıkan Umman’ın durumudur. Umman’da kişi başına düşen gelir 25.221 ABD dolarıdır. Kişi başına düşen geliri yüksek olmakla beraber, işsizlik oranının oldukça yüksek olması tezat olarak görülebilir. Bu durum, nüfusun az oluşu ve petrol ve doğalgazdan elde edilen yüksek gelire bağlanabilir. Yüksek petrol ve doğalgaz gelirleri, az nüfus dolayısıyla, kişi başına düşen geliri yüksek göstermekte; ülkeye giren para, ekonomiyi büyültüp işsizliği azaltıcı bir fonksiyon göstermemektedir.
Ortadoğu geneline bakıldığında, petrol ve doğalgaz zengini ülkelerde işsizliğin düşük olduğu görülür. Irak gibi dünya petrol rezervlerinin % 9,7’sini elinde bulunduran bir ülkenin, bu denli yüksek bir işsizliğe sahip olmasının, savaştan başka bir nedene bağlı olmadığı açıktır. Savaş ortamının bitmesi halinde ve istikrarlı bir yönetim altında, ekonomik iyileştirmelerin yapılması durumunda, petrol zenginliği sayesinde ekonomisini iyileştirecek olan Irak’ta, işsizliğin çok düşük seviyelere çekilmesi olasıdır. Ancak Filistin, Yemen ve Umman’da aynı iyimserlikte bulunmak mümkün görünmemektedir. Bu ülkelerin büyük petrol zenginlikleri bulunmamaktadır. Filistin’de petrol ve doğalgaz bulunmamaktadır. Umman ve Yemen’de az miktarda petrol ve doğalgaz bulunmakla beraber, Körfez ülkelerinde görüldüğü şekilde, salt petrol ve doğalgaza dayalı zenginlik oluşturarak, ekonomik refah sağlayacak miktarda değildir.
Ortadoğu’da işsizliğin en düşük olduğu ülkelere bakıldığında; Katar, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’ı görürüz. Katar’ın işsizlik oranı % 0,5, Kuveyt’in işsizlik oranı % 2, Birleşik Arap Emirlikleri’nin işsizlik oranı % 4 ve Suudi Arabistan’ın işsizlik oranı % 5,4’tür.
Bu dört ülke de, petrol ve doğalgaz zengini Körfez ülkesidir. Katar, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan, dünya petrol rezervlerinin yaklaşık %40’ına, doğalgaz rezervlerinin yaklaşık % 23’üne sahiptirler. Suudi Arabistan, tek başına petrolde dünya rezervlerinin % 22,1’ine sahiptir. Buradan elde ettikleri gelirler neticesinde ekonomileri oldukça zengindir.
Suudi Arabistan ayrı tutulursa, diğer üç ülke; Katar, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri, az nüfuslu ülkelerdir. Katar’ın 1.870.041 kişi, Kuveyt’in 2.818.042 kişi, Birleşik Arap Emirlikleri’nin 7.890.924 kişi nüfusu vardır. Suudi Arabistan’ın nüfusu ise 28.082.541 kişidir. Petrol ve doğal gaz rezervlerine oranla düşük nüfusa sahip bu ülkelerde işsizliğin az olması da doğal bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ortadoğu’da işsizliğin en düşük olduğu ilk üç ülke; Katar, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri, aynı zamanda kişi başına düşen gelirin en yüksek olduğu ilk üç ülkedir. Katar’da kişi başına düşen gelir 92.501 ABD doları iken, Kuveyt’te 62.664 ABD doları, Birleşik Arap Emirlikleri’nde 45.653 ABD dolarıdır. İşsizliğin en düşük olduğu 4. ülke konumundaki Suudi Arabistan’ın kişi başına düşen gelir nispeten bu üç ülkeye göre biraz daha azdır ve 20.540 ABD dolarıdır.
Bu dört ülkenin de ekonomilerinin temel zenginlik kaynağı, petrol ve doğalgaz olup, vatandaşlarına sağladıkları ekonomik imkanlar, bu iki yer altı kaynağının ihracatından elde ettikleri gelire dayalıdır.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Ortadoğu, dünyanın nüfusu en hızlı artan bölgelerinden birisidir. Nüfus, 1950 yılından bu yana dört kat artmıştır. Nüfusun, önümüzdeki elli yıllık zaman zarfı içerisinde de iki katına çıkacağı tahmin edilmektedir. Bu hızlı nüfus artışına rağmen bölgedeki iş olanaklarına bakıldığında, nüfus ve işgücü paralelinde artış göstermediği görülmektedir.
Ortadoğu ülkeleri, küresel piyasalara entegre olamamışlardır. Bunun içindir ki, ithalatın serbestleştirilmesi, yabancı sermaye yatırımına açık olunması, teknoloji transferi sağlanamadığı için verimlilik ve büyüme arttırılamamaktadır. Emek yoğun işlerde ihracat artışına gidilememiştir.
Ortadoğu ülkelerindeki emeğin vasıf gücü oldukça düşüktür. İşgücü, piyasa için yeterli vasfa sahip olmayınca, ekonomide yeterli büyümeyi sağlayacak verimlilik yakalanamamaktadır.
Genel olarak bölgede, 15 – 29 yaş aralığındaki nüfusun toplam nüfusun üçte biri oranında olması, büyük bir emek arzının olduğunu göstermektedir. Bu genç kitlenin istihdam meselesi, ulusal ve yerel hükümetlerden özel firmalara ve sivil topluma kadar tüm paydaşlar için en büyük zorluklardan biri olarak gözükmektedir. Böyle bir demografik yapı, ulusal ekonomiler için göç ve beyin göçü gibi meseleleri içeren zorlukları beraberinde getirmektedir.  Bölgede, toplam nüfusun yaklaşık % 60’ının 24 yaş altında olmasının, gelecekte yoğun bir istihdam talebi olacağının göstergesidir.
Ortadoğu ülkelerinde, yüksek işsizlik oranlarıyla birlikte düşük işgücüne katılım oranlarının varlığı, toplam nüfus içindeki istihdam oranının son derece düşük olmasına yol açmaktadır. Bölgede 2010 yılı itibariyle toplam nüfus içinde çalışan oranının % 45,4 olması, çalışma yaşındaki her iki kişiden birinin istihdam edilemediğini göstermektedir. Bu durumun temel nedeni beş kadından yalnızca birinin çalışmasıdır.
Vasıflı çalışanların yoğun olarak devlet işlerinde çalışmaları ve işgücünün yanlış yönlendirilmesi, emek piyasalarındaki çarpıklıkların en büyük nedenleri arasında yer almaktadır. Bununla birlikte işgücünün yanlış yönlendirilmesine ve yanlış dağılımına, bölgede işsiz olan vasıflı işgücü neden olmaktadır. Bölgedeki orta ve üst düzeyde eğitim almış bireylerin büyük bir çoğunluğunun işsiz olması ve bu bireylerin girişimciliğe yönlendirilememesi, istihdamla ilgili önemli sorunlardan birini oluşturmaktadır. Yüksek vasıflı işsizlere yönelik eşleştirmelerin yapılamaması ve vasıf eksikliklerinin giderilememesi, bu bölgedeki eğitim sisteminin yetersizliğinin en önemli kanıtı durumundadır. Bununla birlikte, mevcut yetersizliklerin önemli sebeplerinden biri de eğitim sisteminin kamu sektörünün ihtiyaçlarını karşılamaya dönük olmasından kaynaklanmaktadır.
Kadınların istihdam oranları, dünya ortalamasının altındadır. Kültürel nedenlerden ötürü kadınların emek arzı oldukça düşük seviyededir. Kadınlar genellikle kamuda istihdam edilmektedir.
Emek piyasasını düzenleyen kurumların eksikliği tüm Ortadoğu ülkelerinde hissedilmektedir. İşgücünün ekonomi içindeki durumunun tespiti ve iyileştirmelerin gerçekleştirilmesi için yeterli çalışmalar mevcut değildir. Kurumsal ve hukuksal düzenlemeler istenilen düzeyin altında kalmıştır.
Yüksek eğitime sahip olanlar, günümüz piyasalarının rekabet etmek için gerektirdiği becerilere sahip değildir. İşsizlik, arz ve talep edilen vasıf seviyeleri arasındaki yanlış planlamayı yansıtırcasına, gençler ve eğitimliler arasında yüksektir. Bu yanlış planlama, kısmen bölgede iş güvenliği ve yüksek ücretler sunan; fakat özel sektörün aradığı vasıfları gerektirmeyen ve ilk tercih edilen işveren olarak devletin geleneksel rolü ile açıklanmaktadır.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
İşsizlik, insan hayatını her yönüyle etkileyen bir durumdur. İşçi, çalıştığı işinden elde ettiği gelirden başka bir gelire veya alternatif olarak ekonomik bir desteğe sahip değilse, işsiz kalması durumunda temel yaşamsal ihtiyaçlarını bile karşılayamaz hale düşer. Yemek, barınma, giyinme gibi ihtiyaçların karşılanamaması demek, kişinin ölmesi anlamına gelir. Bunun içindir ki iş, insanların en öncelikli meselelerinden bir tanesidir.
Devletlerin de en önemli sorunlarından birisidir işsizlik. Çünkü; vatandaşına istihdam sağlamakta başarılı olamayan bir devlet, başarısız kabul edilir. Bunun için ki; iktidarda olan yönetimler, vatandaşlarının desteğini alabilmek ve iktidarlarını devam ettirmek için, işsizlik sorununun çözümüne önem vermek zorunda kalmışlardır. Uzun dönemde işsizlik sorununa makul bir çözüm üretemeyen iktidarların, kısa zamanda yönetimden düşmeleri kaçınılmazdır.
Ortadoğu ülkelerinde işsizlik sorununu incelerken, karşılaşılan önemli bir problem, işsizliğin hangi seviyede olduğunu tespit etmek konusunda olmuştur. Ülkelerin işsizlik seviyeleri, ekonomilerinin genel durumları göz önünde bulundurularak, aşağı yukarı tahmin edilebilmekle beraber, kesin bir rakam verebilmek mümkün değildir. Ortadoğu ülkelerinde periyodik istatistiki kayıtlar tutulmadığı veya uluslar arası kuruluşlara sunulmadığından, bazı verilere ulaşmak oldukça zordur. Bazı verilere ulaşmak mümkün olsa da, gerçeği ne kadar yansıttığı konusu şüphelidir.
Ortadoğu’nun bugününü konuşmadan önce, geçmişine bakmakta fayda vardır. Ortadoğu, Osmanlı hakimiyetinden çıktıktan sonra, Batılı devletlerin sömürü alanı haline gelmiştir. Özellikle petrolün keşfi ve modern hayatın vazgeçilmezi haline gelmesiyle; Ortadoğu, Batılı devletlerin üzerinde stratejik planlar yaptığı bir coğrafyaya dönüşmüştür. Aşağı yukarı son iki yüzyılını, batılı devletlerin güdümünde yaşayarak geçiren ve kendi başlarına herhangi bir varlık gösteremeyen Ortadoğu devletlerinin, siyasi arenadaki bu edilgenlikleri, ekonomik yapılarına da yansımıştır. Kendi başlarına ekonomik bir kalkınma gerçekleştiremeyen bu devletler; ancak Batılı devletlerin güdümünde ekonomik bir yapı kurabilmişler ve ne yazık ki; potansiyellerini harekete geçirecek iktisadi bir kalkınma gerçekleştirememişlerdir. Ortadoğu’da güçlü bir devlet istemeyen Batılı devletler, doğrudan ya da dolaylı olarak yaptıkları siyasi veya iktisadi müdahalelerle, bu coğrafyada güçlü bir iktisadi yapı kurulmasına izin vermemişlerdir.
Bugün için Ortadoğu ülkelerinin geneli, ekonomik sorunlarla boğuşmakta ve kronikleşen işsizlikle mücadele etmektedir. Ne yazık ki, iktisadi yapının zayıflığı ve geçmiş dönemden devralınan enkaz, sorunlara çözüm üretilmesini zorlaştırmaktadır. Üstelik mevcut iktidarların, sorunları çözme konusunda gerçekten istekli olup olmadıkları hususunda da büyük şüpheler vardır. Genel kanı, mevcut iktidarların kalıcı çözümler üretmek istemekten ziyade, günü kurtarıp kendi şahsi menfaatlerini sağlamak için hareket ettikleri yönündedir.
Ortadoğu ülkelerinin, sadece birkaç tanesinde işsizlik rakamları düşüktür. Onlar da, petrol ve doğal gaz zengini az nüfuslu ülkelerdir. Ortadoğu halklarının çok küçük bir kısmını oluşturan bu ülkeler, Ortadoğu’da yaşanan yüksek işsizlik gerçeğini değiştirebilecek oranda bir büyüklüğe sahip değillerdir.
Ortadoğu ülkelerinde nüfus artış hızı yüksektir. Buna bağlı olarak genç nüfus oranı oldukça yüksektir. Gençler, piyasanın istediği yönde eğitilememekte ve iş hayatı için gerekli yönlendirme yapılamamaktadır. İşgücü, piyasanın istediği vasıf ve becerilere sahip olmaktan uzaktır.
İşgücüne katılım oranlarının düşük olması nedeniyle, toplam nüfus içindeki istihdam oranı da oldukça düşük kalmaktadır. Ayrıca kadın istihdamı da dünya ortalamasına göre oldukça düşük seviyededir.
Vasıflı çalışanların çoğunun, kamu sektöründe istihdam edilmesi ve eğitim sisteminin kamuya eleman yetiştirmeye yönelik işlemesi, piyasa dengesini bozmaktadır. Kamu kesiminin verimsiz çalışması da emek israfına neden olmaktadır.
Ortadoğu ülkelerinde emek piyasalarını düzenleyen kurumların yokluğu ve bu doğrultuda hukuksal alt yapının yeterince oluşturulmamış olması, işsizliğin tespiti ve önlenmesi hususunda, hızlı ve kalıcı çözümler üretilmesini engellemektedir.
Ortadoğu ülkeleri, küresel piyasalara entegre olamamış, emek yoğun işlerde ihracat artışına gidememiştir. İşsizliği önlemede önemli bir unsur olan, ihracatın geliştirilememesi ve dünya piyasalarında yer edinilememesi, ülke ekonomisinin büyümesini olumsuz yönde etkilemektedir.
Ortadoğu ülkelerindeki mevcut ekonomik yapı göz önünde bulundurularak, geleceğe dönük bir değerlendirme yapılacak olursa; yakın gelecekte işsizliğe kalıcı bir çözüm bulunabilmesi mümkün görünmemektedir. Gelişmiş ekonomilerin bile baş edemediği işsizlikle, gelişmekte olan Ortadoğu ekonomilerinin baş edebilmesini ve bu mücadelede başarılı olmasını beklemek fazla iyimserlik olur. Ne var ki; yapılacak her iyileştirme ve atılacak her adım, işsizlik oranlarının aşağıya doğru çekilmesinde gösterilecek en ufak bir ilerleme dahi, Ortadoğu insanı için çok önemli bir kazanım olacaktır.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Ortadoğu ülkelerinin gelişmişlik düzeyleri ve iktisadi ve siyasi yapıları birbirinden farklılık göstermekle beraber, işsizlik konusundaki sorunları birbirine benzer niteliktedir. Bunun için, sunulacak olan çözüm önerileri, kimi ülke için çok önem taşırken, kimi ülke için daha az önem taşıyabilir. Ancak az ya da çok o konuda kendini geliştirmesi gereken bir yönü mutlaka bulunmaktadır
Ortadoğu ülkelerinin genel olarak ekonomik yapılarına bakıldığında; tarım sektörünün hala büyük bir yer tuttuğu görülmektedir. Bu durum ülkeden ülkeye değişiklik göstermekle beraber, sanayi ve hizmet sektöründeki büyümenin istenen seviyenin altında olduğu açıktır. Teknolojinin daha fazla kullanılması ve finansman olanaklarının arttırılması gerekmektedir.
Ortadoğu ülkelerinin siyasal yapılarına bakıldığında, birkaç ülke hariç, demokrasinin tam yerleşmediği ve istikrarsızlığın hakim olduğu yönetimler görülmektedir. Siyasal yapının sağlıklı kurulamamış olması ve yönetimdeki zafiyetler, iktisadi ve sosyal hayatı da olumsuz etkilemektedir. Sağlıklı bir siyasal yapının bir an önce kurulması ve işletilmesi gerekmektedir.
İstihdamın arttırılmasında en temel yol, ekonomik büyümenin sağlanmasıdır. Bu nedenle, sürdürülebilir yüksek büyüme oranını yakalamak ve istihdam oluşturmayan büyüme kısır döngüsüne de kapılmamak için yerli ve yabancı sermayeyi ülkede yatırım yapmaya teşvik edecek makro ekonomik iyileştirmelerin yapılması ve istikrarın sağlanması gereklidir. Bunun için kayıt dışı istihdamın kayıt altına alınması, istihdamı oluşturma gücü yüksek alanlara üretim ve yatırımların yönlendirilmesi gerekmektedir.
Bir ülkenin kalkınmasında insan kaynağının en önemli unsur olduğu gerçeğinden hareketle, eğitime ayrılan bütçe payının arttırılması ve eğitim ile işgücü ilişkisinin kurulması gereklidir. Ekonomi artık vasıfsız iş üretmediğinden, emeğin vasıf ve niteliklerini yükseltmek gereklidir. Emeğin sahip olduğu vasıf ve nitelikler ile piyasanın istediği vasıf ve nitelikler birbiri ile örtüşmüyorsa, hem işsiz hem de açık iş olacaktır. Bu durum hem iş arayanı hem de işvereni mağdur edecektir. Bunun için hem çok iyi bir eğitim planlaması yapılmalı hem de insan kaynağının buraya yönlendirilmesi lazımdır. Bu anlamda eğitim politikalarında esaslı düzenlemeler yapılmalıdır.
Girişimciliğe gereken önemin verilmesi lazımdır. Girişimciler ekonominin önemli bir itiş gücüdür. Girişimcilik eğitimlerine yer verilmeli, girişimciler teşvik edilmeli ve desteklenmelidir.
Girişimciliği desteklemek ve yeni iş alanları oluşturmak amacıyla, işgücü maliyetlerini düşürücü düzenlemelere gidilmelidir. İşgücü maliyetlerinin olması gerekenin çok üstünde bir yerde bulunması ekonomik daralmaya sebebiyet verir. Devletin işverenin yükünü hafifletici önlemler alması, teşvik ve destekler ile piyasaları rahatlatması gerekir. Bu maliyetlerin azaltılması kayıt dışı ekonomiyi azaltırken, üretim ve istihdam açısından genişlemeye yol açacaktır.
Çalışma hayatını düzenleyen hukuki mevzuatın yeniden düzenlenmesi önemlidir. İş yaşamında işçi ve işverenin tabi olduğu kuralların, istihdamı teşvik edici şekilde belirlenmiş olması, işsizliği önlemede gerekli tedbirleri alan hukuksal düzenlemelerin konulmuş olması, emek piyasasında olumlu etkiler yapacak ve işçiyi de işvereni de rahatlatacaktır.
Devlet en büyük ekonomik güçtür. Devlet elindeki bu ekonomik gücü çok iyi bir planlama yaparak kullanması gerekir. Kamunun elindeki yatırım olanakları en verilmli şekilde kullanılmalıdır. Kamunun yapacağı yatırımlar, ekonomiyi canlandırıcı ve istihdamı arttırıcı özellikler içermelidir. Ekonomiye yön vermek ve özel sektörü desteklemek açısından kamu yatırımları iyi planlandığı ve verimli kullanıldığı takdirde işsizliği önlemede çok önemli bir güç haline gelecektir.
İşsizlik genç nüfusta çok yüksektir. Nüfus artış hızı yüksektir ve ekonomik büyüme bu hıza yetişememektedir. İlk işlerini arayan gençler, iş piyasasına girmekte zorlanmaktadırlar. Genç işsizliğini azaltmak ve ilk işlerini arayanları iş piyasasına kazandırmak için gençlere yol gösterici olmak çok önemlidir. Bunun için; bir taraftan lise mezunlarının iş bulabilmeleri için teknik eğitimi özendirilmeli ve hem lise mezunları hem de üniversite mezunları için yoğun istihdam programları düzenlemelidir. Gençlerin müzmin işsiz durumuna düşmemesi için moral ve motivasyonlarının düşmemesini sağlamak gerekir.
İşsizlik, kadınlar arasında çok yüksek olduğundan bunun için gerekli önlemlerin alınması öncelikli hedefler arasında yer almalıdır. Kadınla yönelik olarak pozitif ayrımcılık yapılarak, emek piyasası içinde olmaları gereken yere getirilmelidir. Kadınların içinde yer almadığı bir çalışma hayatı, hem bu kişilerin yaşamlarını zora sokmakta, hem de ülke için çok önemli bir işgücü kaybı oluşturmaktadır.
İş yaşamını düzenleyici ve destekleyici kamusal kurumların varlığı çok önemlidir. Bu tip kurum ve kuruluşlar yoksa hemen kurulması, var olanların da etkin bir yönetim anlayışı ile işgücü piyasasında aktif olarak görev yapması sağlanmalıdır.